kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
1 Aralık 2008, Pazartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
ÖMER TAŞPINAR

Yumurta kapıya gelmeden (2)

WASHİNGTON

Geçen hafta kısaca şunu ifade etmiştim: Barack Obama görevi devraldıktan sadece dört ay sonra Türkiye ve Ermeni meselesi açısından çok önemli bir karar vermek zorunda kalacak. 24 Nisan 2009'da, her yıl olduğu gibi Beyaz Saray "1915 olaylarını" anan bir mesaj yayınlayacak. Acaba Obama geleneğe sadık kalarak bu olaylar için "katliam" kavramını kullanacak, yoksa seçim kampanyası sırasında söz verdiği üzere bir "soykırım" yaşandığını kabul edecek mi?
İşte bu hassas konu Ankara ve Washington arasındaki ilişkileri Obama yönetiminin hemen dördüncü ayında test edecek. Eğer Ankara 24 Nisan'da Obama yönetimiyle ilişkileri altüst edecek bir talihsizlik yaşamak istemiyorsa hemen şimdiden, yani yumurta kapıya gelmeden, ABD "gündemine girecek" bazı adımlar atmalıdır. Peki ne olmalı bu adımlar?

Yol haritası
Temel strateji olarak Ankara bir an evvel Erivan ile gündemini belirleyecek ve de aynı zamanda Amerika'da ses getirecek bir "yol haritası" hazırlamalıdır. Eğer bazen ifade edildiği üzere Türkiye Ermenistan ile sınırı açmaya ve diplomatik ilişki kurmaya hazır ise, Ankara buna gerçekten hazır olduğunu daha fazla vakit kaybetmeden dünyaya ve Amerikan basınına bu yol haritası çerçevesinde duyurmalıdır. Eğer gene bazen ifade edildiği üzere bu konuda Ankara değil Erivan ayak sürüyorsa ve de Erivan bunu diasporadan gelen baskı nedeniyle yapıyorsa, Türkiye bu durumu da dünya basınına anlatmalıdır.
Şunu kesinlikle unutmayalım : geçen sene soykırım tasarısı ABD basını sayesinde geçmedi. New York Times ve Washington Post gibi etkili gazeteler bu konuyu gündeme taşıyınca Kongre'deki Demokratlar çok zor durumda kaldı. Bu nedenle Türkiye Erivan konusunda hangi açılımları yapmak istiyorsa bunları gizli diplomasi içinde değil açık bir yol haritası çerçevesinde dile getirmelidir .
Ayrıca Türkiye meseleye sadece kendi açısından değil, biraz da çözüm istemeyen Ermenistan'daki milliyetçi cephe ve ABD'deki diaspora açısından da bakmalıdır. Bu gruplar Türkiye'nin sürekli olarak yaptığı siyasi hatalardan beslenmekte. Hangi hatalar mı? En yenisi Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün "tehcir ve mübadele olmasaydı bugünkü ulus-devleti kuramazdık" şeklindeki utanç verici beyanı. Bu tip beyanlar veya Orhan Pamuk ve Elif Şafak gibi dünyaca tanınan yazarlarımıza karşı açılan davalar sonuç itibariyle soykırım cephesini güçlendiren ve bu cepheye ihtiyacı olduğundan daha da fazla inandırıcılık sağlayan gelişmeler.

Hrant Dink Barış Anıtı
Türkiye sürekli olarak bu tür siyasi hatalar yapmak yerine, bir kez olsun doğru olanı yapmalıdır. Bir kez olsun Ankara hem kendi Ermeni vatandaşları, hem de Ermenistan ile barışık olduğunu ortaya koyacak bazı sembolik adımlar atmalıdır. Burada amaç futbol diplomasisi sınırları dışına çıkan, bundan daha da anlamlı empati ve siyasi vizyon taşıyan bir iki açılım gerçekleştirmek. Ne olabilir bunlar? Akla hemen küçük ama anlamlı jestler geliyor. Mesela Hrant Dink'in ölüm yıldönümünde, yani 19 Ocak 2009'da Hrant Dink anısına bir Barış Anıtı. Bu anıtın açılışında Başbakan tarafından yapılacak anlamlı bir konuşma sizce dünya tarafında nasıl algılanır? Bunları yapmak yerine tehciri savunan konuşmalar yapıyoruz. Sonra da dünya "soykırım oldu" tezini savununca köpürüyoruz.
Akla gelen başka sembolik ama empati dolu bir açılım 24 Nisan 2009'da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'den Ermenistan'a ve Türkiye'deki Ermeni cemaatine yönelik çok kısa bir "Acınızı Paylaşıyoruz" mesajı. Çok mu zor böyle bir insanlık göstermek? Türkiye bu kadar az kendine güveniyor? Artık Türkiye bu konuda insanın içini daraltan ezberini bozmalı. Yumurta kapıya gelmeden Türkiye doğru olanı yapmalı. Hem Ermenistan ile bir yol haritasını gündeme getirmeli, hem de Ermeni vatandaşlarımızın gizli acısına ortak olmalıyız. Aksi takdirde Arat Dink'in insanın içini parçalayan o eşsiz deyimiyle "Ermeni vatandaşlarımızın yokluğu bizim sorunlu varlığımıza armağan olacaktır."