kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
28 Kasım 2008, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Çanaktan kâseye Amerika

WASHİNGTON

Ahlak Amerika'da en önemli şeydir diyorum. Gerçekten de öyle. Bir Amerikalı yalan söyleyeceğine ölmeyi ister. Gece gündüz televizyon kanallarında gözyaşları içinde, küçük bir çocuk gibi ağlayan ve kabahatini, hatasını itiraf eden insanlar görünüyor. Bu anlayış çok farklı kanallardan da olsa işledi ve 1990'larda ikinci dalga sivil haklar ve özgürlükler hareketiyle birleşti. Amerika şimdi genel ahlak anlayışının yanı sıra "siyaseten doğruluk" anlayışının da peşinde.

Memleket neresi "hemşerim?"
Kaldığım otelde daha önce görmediğim bir şeyle karşılaştım. Bütün çalışanlar yakalarına isimlerini taşıyan plaketler takmış. Bu tamam fakat isimlerinin altında "memleketlerini" yazmışlar, Vietnam, Kore, Jamaika gibi. Bununla otel idaresi "çokçuluk" (plüralizm) anlayışına sahip çıktığını vurguluyor. Bu aynı zamanda Amerika'da devam eden "çoklukültür toplumu" ("multicultural society") tartışmasının da bir "zorunlu" sonucu gibi görünüyor yönetime.
İnsanlara bu durumdan memnun olup olmadıklarını sordum. Doğrusu kafaları biraz karışıktı. Bazısı kendini Amerikalı saydığını ve hiç de böyle bir şeye gerek duymadığını söyledi. Ötekiler ise durumdan memnun görünüyor. İşin şaşırtıcı yanı, neredeyse herkesin yakasındaki isim plaketinin altına veya üstüne küçük bir Amerikan bayrağı rozeti takması. Kimsenin kimseye daha ikinci cümleden "memleket neresi" diye sormasına imkan tanımayacağı için bu uygulamanın Türkiye'de daha baştan reddedileceğini düşünüp kendi kendime güldüm.
Amerika bizim gençliğimizde kendini "ergime çanağı" ("melting pot") olarak tanımlardı. Aradan geçen zamanda bunun yerel kültürü yok eden bir anlayış olduğu kanaatine varıldı ve Amerika'nın toplum yapısı "salata kasesi" diye ifade edildi. Yani her şeyin hiç erimeden dönüştürülmeden kendi özgün yapısını koruduğu sadece ortak bir sosla ötekine bağlandığı bir salata kasesi. Obama'nın seçilmesini herhalde bir yanıyla bu gelişmenin sonuçlarından birisi olarak görmek gerek.
O da bu toplumsal barış anlayışına uygun hareket ediyor. Son olarak Cumhuriyetçi dönemden kalan Savunma Bakanı Robert Gates'i içeride tutacağını açıkladı. Amerika tarihinde ilk kez farklı bir partiden gelen başkan farklı bir partiden birisiyle kabinede çalışacak. Nasıl çalışacağının merak konusu olduğunu New York Times da yazıyor. Fakat savaş döneminde "müşterek" hareket edildiğini, partizanlık yapılmadığını göstermek için Obama'nın bu kararı aldığı da vurgulanıyor.

Kanayan ekonomi yarası
Fakat bunların hiçbirisi insanların ekonomi yarasına merhem olmuyor. Obama bütçenin kısılmasını istiyor. Öte yandan, ekonomiye yeniden 800 milyar dolar zerk edilecek. Bu haberler yan yana gelince borsa biraz toparlandı. Fakat borsadaki ufak tefek yükselişler fazla bir şey ifade etmiyor. USA Today gazetesi bir makale yayınladı ve 20-30-40-50 ve 60 yaşındakilerin krizle ilgili olarak bundan böyle nasıl davranması gerektiğini uzun uzun inceledi.
Kriz herkesi Türkiye'dekiyle mukayese edilmeyecek düzeyde vurdu, bu biliniyor. İşlerin yoluna gireceği de düşünülüyor. Demek ki, zaman bazı kayıpları karşılayacak. 20-50 yaş arasında olanlar kayıplarını geri alabilir. Ama 50'nin üstündekiler ayazda kalmış durumda. Yapabilecek bir şeyleri yok. Orta sınıftakiler net olarak hayatlarının geri kalan kısmını ağır ekonomik kayıplar, hayat standardında çok ciddi bir düşüş ve sıkıntılarla geçirecek. Bu kesin!
Burası Amerika: kimsenin sosyal güvenlik garantisinin olmadığı, 45 milyon insanın sosyal sigortası, sağlık sigortası olmadığı için tedavi göremediği, emeklilik gelirinin kimseye yetmediği, kapitalizmin kalesi, mucize toplum Amerika. Ama hukukun da kalesi Amerika. Televizyonlarda şimdi hukuk firmaları cayır cayır reklam yapıyor ve Merill Lynch gibi firmalarda kayıpları olanların kendilerine başvurmasını söylüyor. "Bu sizin hakkınız" diyor ve ekliyorlar: "Hiç kimse sizin paranızı kaybedemez, dava açmak hakkınız."
Bakalım kayıp paraları hukuk yoluyla geri alabilecek mi Amerikalılar yoksa bizdeki bankerzedelere mi dönecekler...