kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
28 Kasım 2008, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HAŞMET BABAOĞLU

Üniversite mezunlarının geleceği

Biliyorsunuz... Türkiye Taş Kömürü Kurumu'nun alacağı 3 bin işçi arasına girmek için başvuran 37 bin adayın yüzde 10'u üniversite mezunuydu...
Ah ah'lar, vah vah'lar hemen devreye girdi!
Hatta televizyondaki tartışma programlarında bu olay "ekonomimizin halinin açık göstergesi" olarak yorumlandı.
Doğru mu? Bir yanıyla doğru!
Ama bir yanıyla da fena halde yanlış!
Çünkü bütün suçu istihdam yetersizliğine yükleyerek bu gençlerin başına geleni anlayamayız. Asıl sorun eğitimin ve meslek edinmenin üniversiteye odaklandığı bir ülke haline gelmemizdir.
Dağlara taşlara üniversite açılan; içinden üniversite geçmeyen bir hayata çöp muamelesi yapılan bir ülkede olacak olan budur.
Yakında yüksek lisans yapmış maden işçilerimiz de olur!
Üniversite mezunu olmanın eş dost karşısında statü kaynağı işlevi gördüğünü ama iş bulmak ve meslek edinmekle doğrudan bağı olmadığını bilmeyen kaldı mı?
Sistem böyle çünkü!
Düşünün, toplum bilimleri fakültelerinden her yıl tonla mezun çıkıyor. Öğretmen olmalarının bile önü tıkandı.
Bilen var mı, ne olacak bu çocuklar?
Peki Anadolu'nun kıyı köşe üniversitelerindeki işletme fakültelerinden mezun olanlara ne dersiniz?
Bu çocuklar iddialı üniversitelerin işletme mezunlarıyla yarışabilirler mi?
Dürüst olalım!
Ekonomik büyüme ve istihdam düzenli artsa bile...
Bu fakültelerin mezunlarının hayal ettikleri gibi "sermaye yapısı global ekonomiye uygun bir işletmede" işe başlayacaklarına inanıyor musunuz?
En şanslıları babalarının açtığı dükkanı "işletecek", bunu bilmiyor muyuz?
Medyanın üniversitelere bakışı da üstünkörü!
Maden işçisi aday kuyruğunda üniversite mezunlarını görünce sarsılıyoruz.
Ama o çocuklar üniversitedeyken hallerini hatırlarını sormuyoruz.
En büyük şehirlerimizin üniversitelerinde okuyan çocukların bile hem müfredatları hem de geleceğe bakışları açısından kendilerini "lise öğrencisi" gibi gördüklerini ve bunu anne babaları dahil hiç kimselere itiraf edemediklerini dikkate almıyoruz mesela!
Vakitlerini kantinde "oğlum, bizim mesleğimiz falan yok aslında; mezun olsak ne yazar, Koç'tan, Sabancı'dan mezun olmayanı artık kim takar!" konuşmaları yaparak geçirdiklerinden haberimiz yok!
Bilmiyoruz ki, ruhsal olarak yorgunlar, hayalleri zayıf, umutları kırık!
Mezun olduklarında az çok istedikleri gibi bir iş bulmayı milli piyangoda büyük ikramiyeyle eş tutuyorlar.
Şimdi burada duralım...
İstihdam sorununu ayrıca tartışırız ama kabul edelim ki...
Asıl soru şu...
Her şeyin başının üniversite olmadığının; meslek ve iş edinmenin üniversite odaklı olmaktan kurtarılması gerektiğinin farkında mıyız?
Bu kısır döngüden nasıl kurtulacağız, bilen var mı?