kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
27 Kasım 2008, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
SOLİ ÖZEL

Popülizmin sınırı

Pazar günü Venezüella'da yerel ve eyalet seçimleri yapıldı. Nerede kullanılacağı anlaşılmayan silahlar için Rusya'ya 4 milyar dolarlık sipariş veren devlet başkanı Hugo Çavez ciddi bir tokat yedi. Venezüella Türkiye'ye çok uzak gözükse de, Çavez döneminde serpilen "rekabetçi otoriterlik" burasıyla alakasız değil.
Çavez Türkiye'de özellikle sol siyaset tarafından benimsenmiş, beğenilen ve desteklenen bir siyaset adamı. Onun şahsında, ABD ile çatışmasında, devrim gölgeleri sezilmesi bu bakış açısında rol oynadı. Albayken darbe teşebbüsünde bulunması, her yanından kabadayı popülizmi akan tipik Latin Amerika caudillo'su (ispanyolca, popüler diktatörlere verilen ad) olması, göz ardı edildi. Brezilya'nın, işçi sınıfı kökenli solcu başkanı Lula ile Çavez'in sürekli sürtüşmesinden bile herhangi bir sonuç çıkarılmadı.
Çavez politikalarının toplumun o iktidara gelene dek dışlanmış kesimlerine ülkenin kaynaklarından daha fazla yararlanma imkanı sağladığına kuşku yok. Venezüella'da yerleşik oligarşik yapı ülkenin zenginliğini tümüyle kendine ayırırdı. Petrol gelirleri dönüşümlü olarak iktidara gelen iki büyük parti tarafından yandaşlarına dağıtılır, eşitsizlikler süregelirdi. Artan şehirleşmeyle birlikte bu türden politikaları demokratik bir sistem içinde sürdürmek de güçleşti. Çavez böyle bir bağlamda, yerleşik seçkinlerin çürümüşlüğünden ikrah etmiş geniş halk kitlelerinin desteğiyle ve onlara dünyaları vaad ederek iktidara geldi. İktidara geldikten sonra da vaadlerini tuttu ve dışlanmış kesimlere kaynak aktardı. Onun sayesinde alt sınıflardan gelen yeni bir seçkinler grubuna iktidar yolları açıldı.

Uluslararası artistlik yetmedi
Çıkarları zarar gören yerleşik oligarşinin faullü siyaseti, kendisine karşı yapılan ABD destekli başarısız darbe popülaritesini arttırdı. Görgüsüz bir şöhret düşkünü de olduğundan dünyadaki ABD tarafından sevilmeyen tüm diktatörlerle yakın ilişkiler kurarak kendisini bir sol lider olarak kabul ettirmeye çalıştı. Petrolden gelen paraları Küba'da Castro rejimini kollamaya ve benzeri ulusötesi hayır işlerine ayırdı.
Ülke içinde muhalefeti sindirecek adımlar attı. Yargıyı kendisine yakın kişilerle doldurdu. Basın özgürlüğünü kısıtladı, hukuk kurallarını ihlal etmekten kaçınmadı, muhalefeti sindirdi. En önemlisi kendi oligraşik sınıfını oluşturdu. Petrol fiyatlarının sağladığı büyük imkanlarla da rejimine destek satın almayı becerdi. Ancak fiyatların düşmesiyle de büyü iyice bozuldu. Tabii bu arada ne gerçek bir demokratikleşme programı uyguladı ne de Venezüella'yı petrol gelirlerine bağımlılıktan kurtaracak bir ekonomi felsefesi veya politikasi benimsedi.
Faullü oyundan sonuç alamayan muhalefet ise örgütlenmeye, alt sınıfların isteklerine daha duyarlı siyasi pozisyonlar benimsemeye başladı. Çavez'in artan otoriterliğine karşı zor şartlarda direndi. Bunun semeresini de geçen yıl Aralık ayında aldı. Çavez'in tekrar seçilebilmesini sağlamak üzere gündeme gelen Anayasa değişikliği referandumda reddedildi.
Yerel seçimlere giderken Çavez kamu harcamalarını yüzde 60 arttırdı. Hükümet olmanın imkanlarını sonuna kadar zorladı. Muhalefete baskı yaptı. Ama gene de ülkenin kentli kesiminin yaşadığı, en gelişmiş 5 eyalette seçimi kaybetti. Hepsinden önemlisi başkent Karakas'ta belediye başkanlığını muhalefet kazandı. Bundan on yıl önce Çavez'i iktidara taşıyan varoşlar, kenti sarmalına alan şiddete, rezil yolsuzluklara, patlayan enflasyona, taşan lağımlara, uluslararası artistliği ülkeyi düzgün yönetmeye yeğleyen başkana duydukları öfkeyi bu şekilde kayda geçirdiler.
Venezüella şimdi demokrasiye hazır sayılabilir.