kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
26 Kasım 2008, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
NAZLI ILICAK

Atatürk çarşafa karşı değildi

Hıncal Uluç, Atatürk'ün 23 Ağustos 1925'te Kastamonu'da ve 27 Ağustos 1925'te İnebolu'da yaptığı konuşmalara dayanarak, onun "çağdaşlık" adına çarşafa karşı çıktığını ileri sürüyor. O konuşmalar, Şapka Kanunu çıkmadan hemen önce yapılmıştır. Atatürk, 23 Ağustos 1925'te Kastamonu'ya gittiğinde, başına şapka giymiş ve "Buna şapka derler" diye halka mesaj vermiştir. Onun arkasından da 27 Ağustos 1925'te İnebolu'ya gitmiş, gene şapkayı "bizim milletimize lâyık medeni bir kıyafet olarak" takdim etmiştir.
Şapka İktisası Hakkındaki Kanun 25 Kasım 1925'te, çıktı: "Türkiye Büyük Millet Meclisi azaları ile idare-i umumiye, hususiye, mahalliye ve bilimum müessesata mensup memurin ve müstahdemin Türk milletinin iktisa etmiş olduğu şapkayı giymesi mecburiyeti getirilmiştir. Türkiye halkının da umumi serpuşu şapka olup, buna münafi bir itiyadın devamını hükûmet men eder"
Çarşafla alâkası olmayan bir konuşmayı, çarşafla ilişkilendirmek doğru değil.
Atatürk, kadının kılık kıyafetine hiçbir sınırlama getirmedi. Aksine, Konya Hilâli Ahmer Cemiyeti'nin kadınlar şubesinin tertip ettiği bir çay ziyafetinde (21 Mart 1923), Atatürk, kılık kıyafet konusundaki düşüncelerini açıklarken, "şeriatın tavsiye ettiği" tesettürü şöyle anlattı: "Tesettür-ü şer'i, kadınlar için mucibi müşkilât olmayacak, kadınların, sosyal hayatta, iktisadi hayatta erkeklerle teşrik-i faaliyet etmesine mani bulunmayacak şekli basittedir... Kadının tarzı telebbüsünde (giyim kuşamında) teceddüt (yenileşme) yapmak meselesi mevzu bahis değildir. Milletimize bu hususta yeni şeyler belletmek mecburiyeti karşısında değiliz. Fertler, her türlü şekilleri tatbik edebilir. Kendi zevkine, arzusuna, terbiye ve seviyesine göre istediği kıyafeti ihtiyar eyleyebilir."
Atatürk'ün amacı, kadınların eğitilmesi ve erkeklerle birlikte çalışmasıydı. Elbette, Batılı bir giyim tarzını tercih ederdi ama, buna zorlamanın ters tepeceğini biliyordu. Bu yüzden, kadınlara hiçbir kılık kıyafet mecburiyeti getirmedi.