kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
25 Kasım 2008, Salı
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
ŞEREF OĞUZ
ÖNERİ-YORUM

Külfet adaleti

Gelir dağılımındaki adalet kadar önemli bir kavram.
Kriz zamanlarında "gayet iyi" yönetilmesi gereken süreci de tanımlar.
Nimetin adil dağılmadığı ortamın yarattığı krizlerde ise "olmazsa olmaz" dır.
Ortaya çıkan sıkıntının, herkese, her kesime, adil ve akıllıca dağıtılması olgusunu anlatır.
Şu anda bölük pörçük alınan kararların bir araya getirilip ulusal bir
"uzlaşma programı" oluşturulması kaçınılmaz görünüyor.
Adına ister "Krizden Kurtuluş Paketi" ister "Ulusal Uzlaşma Programı" diyelim, başarı için lazım olan, külfet adaletidir .
Yüksek kazanç, yüksek risk barındırır.
Bizdeki zenginler, hele ki zenginliğini ana işinden değil, para pazarlayarak kazananlar, daha şimdiden "külfetin başkalarına yüklenmesi" için feryat figana başladı bile.
Söyledikleri; "IMF ve yandaşlarından gelecek 40 küsur milyar doları bize verin, biz Türkiye'yi kurtarırız" ifadesidir. Oysa geçmiş dönemlerde "külfeti" KOBİ'lere, esnafa ve vatandaşa yıkan ve nimeti de bunlara sunan çözümler pek işe yaramadı.
İnsansız ekonomi isteyen IMF dahi bu defa "küçükler ve esnaf üzerinden" piyasaların fonlanmasına ses çıkarmıyorsa, uzlaşma paketinin "yeter şartı" yine külfet adaleti olacaktır.
Testiyi kıran ile suyu getireni karıştıran eski uygulamalar gösterdi ki gelecek olan dış kaynakların, zaten bu krizi yaratan "çoktan ölmüş ama öldüğünden habersiz" büyük şirketlere aktarılması, çare olamıyor.
Verimsiz, hantal buna rağmen kâr iştahı yüksek firmalara verilecek kaynaklar, geldiği gibi yine yurtdışına gidecek.
Ne esnafa ne de yerli üreticiye yansıyacak. Zaten yok olası söylem son derece açıktır; "Krizin külfetini benim dışımda herkes paylaşsın."
Mağaza siftah yapmıyordur. Dükkan sahibi "kiramı aynen isterim" diretmesindedir.
Piyasa kan ağlamaktadır. "Ben hiçbir şey almam ama herkes benim malımı alsın" akılsızlığı had safhadadır.
Nakit akışı sıkıntıdadır, işletme sermayesi aranmaktadır. "IMF parası bize verilsin" lobiciliğindeki büyükler "istihdamı sırtlanan küçüklerin batmasından bize ne" umursuzluğundadır. İçeriğinin "akla yakın ve çözüm odaklı" olacağına inandığım Kurtuluş Paketi'nin, krize derman olması şartının işte bu yüzden "külfet adaleti" ne bağlı olduğunu düşünüyorum.
Kriz, fırsat kadar, yağmacı da barındırır zira!