kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
22 Kasım 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat

Ya Mustafa ağaçtan düşüp ölseydi...

ATİLLA DORSAY
ATİLLA DORSAY
21.11.2008
Acaba biz mi yanlış şeylere şartlandık? Farklı biçimde sunulan reklamlara kandık? Çok güleceğimizi sanmıştım. Ama en azından basın gösteriminde salonda çıt çıkmadı.
Gülme olayı geç geldi, pek de sürmedi.
Kendi adıma, son padişah 7. Osman'ın karısıyla yaptığı konuşmaya ve pandalar benzetmesine pek güldüm. Bir-iki sahne daha, ama o kadar.
Peki ya gerisi? Gerisi daha dramatik, giderek duygusaldı. 'Mustafa', Makedonya kırlarında geçen çocukluğunda daha yedinci baharını sürerken, kuş peşinde tırmandığı ağaçtan düşüyor ve görünürde ölüyordu. Demek ki, ilk Dünya Savaşı badiresinden sonra İstiklal Savaşı'mızı başlatacak ve ülkeyi kurtaracak kimse yoktu.
Ve oradan günümüze atlıyorduk. 2008 yılında, adı Osmanlı Cumhuriyeti olan bir devlet vardı.
Ayrıntıları pek belli değildi, ama anlaşılan bir tür meşruti mutlakiyetti bu... Yetki parlamentodaydı, padişahın birçok ülkede hâlâ olduğu gibi sembolik görevi vardı. Asıl önemlisi, bağımsız değildik: Sadece yedi vilayetten oluşan ülke Amerikan mandası altındaydı.
Avrupalılar yine bizi AB'ye almak için oyalıyor ve bu konuda AB-ABD arası çekişmeler yaşanıyordu. Devrimler yapılmadığı için erkekler hâlâ fes giyiyordu (kadınlarsa mucizevi biçimde açılmışlardı!) ve gazeteler yarı Arap, yarı Latin harfleriyle çıkıyordu. Vs, vs.
Padişah sevimli, şeker, oldukça da çağdaş bir adamdı. Halktan kimi zaman sempati gören, kimi zaman ise (rüşvetçi trafik polisi sahnesinde olduğu gibi) açıkça hakarete uğrayan... Ankara başkent olmadığı için bir köy irisi olarak kalmıştı. Yine de bağımsızlık düşleyip duranlar, daha çok Ankara'nın Çankaya semtinde toplanmışlardı. Gerçi pişti oynamaktan başka pek bir şey yapmıyorlardı ama... İstanbul'daysa yine örgütten olan güzel bir kız, 7. Osman'ın gönlünü çalmayı başarıyordu.
Film, dediğim gibi pek güldürmüyor.
Zaten Kahpe Bizans'ın sorunu da buydu.
Gani Müjde'nin tarihimizin kimi dönüm noktalarını yeniden gündeme getirmek, en hassas olduğumuz konularda bizi varsayımlara yöneltmek tavrını onaylıyorum, beğeniyorum. Ama Müjde galiba yeterince komik bir adam değil, bir has mizah ustası değil. Bir Mel Brooks veya ZAZ grubu değil, hatta Asterix serisini kotaran Fransız ekibinden biri de değil.
Onların tarihi hallaç pamuğu gibi atan küstahlığından ve mitosları eldiven gibi tümüyle ters çevirme cüretinden yoksun. Ayrıca yer yer (özellikle finale doğru) gereksiz ve sert bir milliyetçilik duygusuna ve katı bir Amerikan düşmanlığına yaslandığı ve sanki başka yöntemlerle yakalayamadığı bir sempatiyi, geniş kitle üzerinde bu yolla elde etmeyi planladığı düşünülebilir. En azından bu izlenim doğuyor.
Ama öte yandan bar başka önemli iş yapıyor Müjde... Bizi kışkırtıyor, bizim hayal gücümüze sesleniyor, bize tarihe ters bakan bir dürbün sunuyor. Mustafa Kemal olmasaydı ne olurdu varsayımı bile başlıbaşına bir konu değil mi? Ve böylece, hepimize taptaze bir fikir jimnastiği yaptırıyor, aklımızı bir süre için duygularımızın önüne geçiriyor. Bunu yaparken, örneğin her anında bol kemanlı bir müziğe yaslanan, radikal biçimde duygusal bir anlatımı seçmiş olmasıysa ilginç bir çelişki olarak kalıyor.
Dış mekânlarda Topkapı'dan, iç mekânlarda ise çeşitli saray ve köşklerden yararlanan film, en azından dekor sorununu iyi çözümlemiş.
Ancak temel özellikleri oyunculara da yansıyor.
Ata Demirer komik değil, ama garip biçimde dokunaklı, patetik bir oyun veriyor. Acaba Demirer hiç aklımıza gelmediği kadar iyi bir oyuncu olabilir mi? Diğer oyuncular da gençyaşlı iyi seçilmişler, iyi oynuyorlar. Velhasıl sağ gösterip sol vuran bir film, beklediğiniz gibi olmayan ve belki başka biçimde sevebileceğiniz bir çaba.

OSMANLI CUMHURİYETİ * *
Yönetmen: Gani Müjde/
Senaryo: Gani Müjde, Göhkan Karagülle/
Görüntü: Uğur İçbak/ Müzik: Sezgin Gezgin/
Oyuncular: Ata Demirer, Sümer Tilmaç, Vildan Atasever, Ruhsar Öcal, Ali Düşenkalkar, Atilla Olgaç, Kerem Kupacı, Ceren Soylu/ Av.ar Film yapımı.
Haberin fotoğrafları