kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
21 Kasım 2008, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Günaydın  
YÜKSEL AYTUĞ

Elleriniz kırılsın e mi?..

Perşembe sabahı gazeteye geldim. Her sabah olduğu gibi televizyonda ne var ne yok diye elimde kumanda aleti kanallar arasında dolaşmaya başladım. Samanyolu TV'deki Hayat Dersi programındaki dehşet manzaralarına gözüm takıldı. İzledikçe, insanlığımdan utandım... Beyaz Melek filminde bakıcının yaşlı kadına işkence yaptığı sahnenin katmerlisi yaşanıyordu. Kaçak olarak çalıştırılan bir huzurevine gizli kamera yerleştirilmişti. Evdeki bakıcılar, emekli maaşları karşılığında sözde yaşlılara bakıyorlardı. Evde temizlik görevlisi olarak çalışmaya başlayan bir adam, yaşlılara uygulanan şiddet ve işkenceye dayanamayıp, durumu Samanyolu TV'ye bildirmiş, Hayat Dersi programı ekibi de adam aracılığıyla eve gizli kamera yerleştirmişti. Gizli kamera kayıtları dayak, hakaret ve işkence görüntüleriyle dolup, taşıyordu. Psikolojik bir rahatsızlığı olduğu her halinden belli olan sözde bakıcı, sudan sebeplerle masum ninelere saldırıyor, kollarını büküyor, yüzlerine su fırlatıyor hatta bazılarını yastıkla boğmaya bile çalışıyordu. Elektrik kablolarının ortada bırakıldığı, yaşlı kadınların gece topluca bir odaya kilitlenip, üst üste yatırıldığı evde yaşananlar ağır bir insanlık suçu oluşturuyordu. Temizlikçi adam anlatıyordu: "Verdikleri yemeği hayvanlar bile yemez. Yatırıldıkları yerlerde hayvan bağlasanız durmaz..." Görüntüler, adamın söylediklerini belgeliyordu. Evin sahibi olan kadın, elindeki faturaları sallayarak, temizlikçi adamı azarlıyordu: "Ne bu kömür parası? Günde 24 saat mi yakıyorsunuz sobaları? Bu su parası ne? Her gün banyo mu yapıyor bunlar? Ayda bir kere banyo yapacaklar, yalnızca ayda bir kere! Anlıyor musun?" Korkunç görüntüler dakikalar boyunca devam etti. Daha fazla tahammül edemediğim için evin hangi şehirde, hangi semtte olduğunu öğrenemedim. Ama ne önemi vardı ki? Belli ki kaçak huzurevleri, neredeyse her semtte, her sokakta bulunuyordu. Bizim görüntülerine şahit olduğumuz ev, bir temizlikçinin vicdanının sesini dinlemesi sonucu tesadüfen ortaya çıkarılmıştı. Peki ya diğerleri? Eminim ki gözlerini yaşlıların üç kuruş emekli maaşına diken, tüm psikolojik sapkınlıklarını bu zavallılar üzerinde tatmin etmeye çalışan psikopatların sözde "bakıcı" olarak çalıştıkları bu işkence yuvalarında siz bu satırları okuduğunuz anda bile kim bilir neler yaşanıyordur? Eğer sosyal güvenlik yasaları çağdaş yaşama ve temel insan haklarına uygun hale getirilemezse, daha önce olduğu gibi neredeyse her ay bu tür görüntülere şahit olacağımız aşikâr. Böyle gidersek daha çoook Beyaz Melek karartacağız...