kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
12 Kasım 2008, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HINCAL ULUÇ
Hıncal'ın Yeri

Ben utandım.. Ya trafik müdürü..

İki haftadır Pazar akşam üzeri Beylikdüzü'nden dönüyorum, kitap fuarından. TEM yoluyla ve iki haftadır eve utanç dolu bir öfke küpü gibi dönüyorum..
Yahu bir kentte devlet bu kadar mı aciz, bu kadar mı yok olur?.. Bu kentin insanları bu kadar mı başı boş, bu kadar mı pervasız hisseder kendilerini..
SABAH gazetesi bu yol üzerindeyken gider gelirdim.. Emniyet şeridine girenler olurdu, plakalarını alır yazardım..
Şimdi hangi plakayı nasıl alacaksın..
Köprüye yaklaşırken, Emniyet şeridi sanki ilave şerit, nasıl vızır vızır giriyorlar. Girdikleri gibi de öne geçip gidiyorlar. Seller gibi.. Yazmaya yetişmek mümkün değil. Kural ihlal etmek ödül.. Kurala uymak, saygılı vatandaş olmak ise eşeklik..
Bu mudur?..
İstanbul Trafik Müdürlüğü'nün vatandaşa verdiği mesaj bu mudur?..
Kimse bana "İmkânlar"dan söz etmesin..
Bugün polisin elinde, Ortaköy'de oturup sohbet eden Hıncal'la arkadaşlarını görüntülemek, konuştuklarını kaydedip savcı dosyalarına gönderecek teknik ve elektronik araçlar var..
Bugün polisin elinde, bir Fener-Galatasaray maçında 3500 polisi görevlendirecek eleman var..
Arabistan'ın bilmem ne kralı, ya da şeyhi geldiğinde İstanbul sokaklarında polisten habersiz tornet kaydırmak mümkün oluyor mu?..
O zaman İstanbul niye böyle başı boş?.. Bura halkı niye böyle pervasız?..
Çünkü İstanbul insanı bu kentte trafik denetimi olmadığını biliyor.. Ezbere biliyor..
Nasıl bilmesin.. Her gün içinde yaşıyor. Her an şahit oluyor, Trafik Denetleme Şubesi'nin pervasızlık ve aldırmasızlığına..
Her gün Ortaköy-Bebek yapıyorum.. Eve gidip gelirken.. Her defasında bu yol üzerinde tonla trafik polisi, tonla trafik arabası görüyorum..
Yani İstanbul'un en göz önünde, en denetim altında olması gereken yolu burası..
Siz öyle sanın..
Çünkü benim gördüklerimi trafik polisleri görmüyor.. Ya da daha fecisi.. Görüyor, aldırmıyorlar..
Yol boyu, esnaf dükkânının önünü parsellemiş, kendi keyfince.. Trafik konileri var, onlarla, bulamayanlar, saksılar, sandalyelerle zaten dar caddenin bir şeridini parselleyip özel park yeri yapmışlar. Araya da masa atıp tavla oynuyorlar.. Yasak.. Gasp.. Yahu önünden geçiyorsun. Vaz geçtik ceza yazma.. Kaldırt yahu.. Kaldırt.. "Bu yol senin değil, halkın, işgal edemezsin" de..
Yol boyu duble park etmiş arabalar.. Hele de Divan civarında.. Durduk yerde trafik tıkanıyor.. Aldıran polis yok, günde bir defa gördüğü halde..
Park yasağı, hatta çapraz işaretleri "Durmak duraklamak yasak" levhalarının altında İstanbul Trafik Müdürlüğü'yle alay eder gibi park etmiş arabalar var.. Ben görüyorum. Önümde giden trafik ekip arabası da görüyor, ama basıp gidiyor..
Bebek Yokuşu'nu Nispetiye Caddesi'ne bağlayan kavşağın içi park etmiş arabalarla dolu.. Yasak levhası var. Trafik lambası var, ama gene de park edip gidiyor, herif.. Çünkü biliyor ki, ne ceza yazılır, ne arabası çekilir.. Yokuşun sahil yolu kavşağı da, yasak park etmiş arabalarla dolu, her saat, her dakika ve on dakikada bir bir trafik arabası geçiyor ordan. Bakarak, görerek ve aldırmayarak.
Şimdi her gün benim gibi bu yoldan geçen binlerce, on binlerce insan devletin, hem de o devletin görevlilerinin önünde nasıl hiçe sayıldığını göre göre ezberlerse, bir daha kurallara uyma gereği duyar mı?.. Uyarlarsa eşeklik edeceğine inanmaz mı?..
Utanma derken bunu kast ediyorum işte..
Mesele Hıncal'a kızıp, onun yakın arkadaşı Ertekin'in peşine polis taktırıp ceza yazdırmak değil, mesele, hiç değilse göz önünde olan yol ve caddelerde önlem alıp bu kentte devletin var olduğu hissini vatandaşa vermek..
Benim utancımın yarısı İstanbul Trafik Müdürü'nde var mı?..
Bir gün benim arabamla İstanbul'u dolaşmaya çıkacak yüzü var mı?..
Gördüklerimi gözüne sokayım da bakayım, utanıyor mu?..