kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
6 Kasım 2008, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
SOLİ ÖZEL

Siyah derili Başkan

Türkiye'de ABD'yi içeriden en iyi okuyanlardan birisi, belki de birincisi, Yasemin Çongar'dır. Bu ülkenin yalnızca kurumlarını, tarihini bilmekten, meselelerine vakıf olmaktan öteye giden, o tarihin ve hepsinden önemlisi toplumun ruhunu anlamaktan kaynaklanan bir okumadır bu.
Tam da bu nedenle bundan dört yıl önce Yasemin Çongar'ın Milliyet gazetesinde "Obama'ya takıldım" başlıklı yazısını okuduğumda, bir süredir ismini duymaya başladığım ancak henüz nereye oturtacağımı bilemediğim Chicago'lu bu siyahi siyasetçinin Çongar'ın deyimiyle kervanına katılmak ya da en azından kervanını izlemek gerektiği kesinleşmişti.
"Yarın öbürgün, Amerika ilk siyah başkanını seçecek kadar olgunlaştığında, yeniden çıkarsa bu ad şaşmayın" diye yazmıştı Çongar. Bu adı taşıyan adamın bizzat kendisi Amerika'yı bu seçimi yapacak ölçüde olgunlaştırdı. Ve sanırım Obama bu seçimi renk körü olmak isteyen ve böyle olmayı seçen bir toplumun çoğunluğunun desteğiyle kazandı.
Barack Obama'nın seçim zaferi üzerine söylenecek çok şey var. Kuşkusuz ekonomik kriz ibrenin Obama lehine daha kesin dönmesinde bir rol oynadı. Bu seçimin analizi, dinamikleri, gelecek açısından ne anlama geldiği üzerine düşünmek ve bu yoldan artık kendini açığa vurmuş olan yeni Amerika'yı anlamak gerekecek. Zira Amerika'dan nefret de etseniz dünyayı bu ülkeyi doğru tartmadan değerlendirmeniz mümkün değil. Bunun sırası gelecek.

"ABD değişimi becerir"
Bugün için en anlamlı olan kişiliğinde inanılmaz bir kültürel çeşitliliği meczeden derisi siyah bir genç insanın Amerikan başkanlığına seçilebilmesidir. Kanımca bu olgu da 'deri siyah maskeler beyaz' diyerek burun kıvırılacak ya da ABD'nin dünyadaki konumunun bu ülkenin siyasetlerindeki belirleyiciliğini öne sürerek 'hiç bir şey değişmez' sinisizmiyle geçiştirilecek bir gelişme değil. Obama'nın dediği gibi "Amerika'nın gerçek dehası budur: Amerika değişimi becerir."
Bu seçimle ABD kuruluş günahı olan köleliğin ve bir damga olarak üzerinde taşıdığı ırkçılık tarihinin kefaretini nihayet ödedi. Böylesi ağır bir ruh temizlemesini genel oyla yapmayı başaran bir ikinci toplum bulabilmek de açıkçası kolay değil. Böyle bir derdi hiç olmamış toplumların ise konuyu kavramaları imkansız.
Bu noktaya tek bir kişinin çabası, cazibesi ya da gücüyle de gelinmedi. Onyıllar boyunca siyahların ve onların yanında saf tutan beyazların ve diğerlerinin her türlü baskıya göğüs geren mücadelelerinin bir sonucudur varılan yer. 1984'te başkan adayı olan Jessie Jackson'un 'gökkuşağı koalisyonu' nihayet kurulabildiği için Obama bugün başkan olabilmiştir. Binlerce kadın ve erkek azgın köpekler, vahşi polisler, basınçlı su, coplama karşısında ısrar ve inatla şiddeti reddederek direndiği ve haksızlığa karşı çıktığı için gelinmiştir buraya.

Umudun yeşerdiği yer
Partisinin güney eyaletlerindeki iktidar şansını sıfırlayacağinı bile bile siyahların eşit oy verme hakkını yasalaştıran, bir zamanların ırkçı politikacısı Johnson döşemiştir bu yolu. Amerikan siyahlarının büyük önderi Martin Luther King'in öldürülmeden önceki son gecesinde yaptığı konuşmada söylediklerine inanıp umudu kesmeyenlerin eseridir biraz da Obama'nın zaferi:
"Tanrı dağın tepesine çıkmama izin verdi. Oradan baktım. Vaadedilmiş toprakları gördüm. Oraya sizinle gidemeyebilirim. Ama bu gece şunu bilmenizi istiyorum ki, bir halk olarak vaadedilmiş topraklara gideceğiz." Ve geldiler. Yalnızca Amerika değil dünya da daha iyi bir yer olabilir umudunu yeşerterek.