kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
6 Kasım 2008, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
MEHMET BARLAS
BAŞYAZI

Obama "Kampanya vitesi"nden "İktidar vitesi"ne geçiş sürecinde

Siyasetçilerin de otomobillerin olduğu gibi vitesleri vardır.
Söylemlerin ve vaatlerin topluma en sınırsız biçimde sunulduğu dönemlerde "Seçim kampanyası vitesi" kullanılır.
Eğer seçim kazanılırsa bu defa ölçü ve hesap ağırlıklı "İktidar vitesi" ne geçilir.
Bu viteslerin kullanım zamanlaması dünyanın bütün ülkelerindeki siyasetçiler için aynıdır.
Amerika'nın "Seçilmiş Başkan" ı Obama için de durumun farklı olmayacağı kesindir.
Bu "Seçilmiş Başkan" (President elect) olgusunun Amerikan anayasal düzeninin bir öğesi olduğunu da hatırlatalım. Şimdiki Başkan Bush'un görevi devredeceği ocak ayına kadar, Obama sadece "Seçilmiş Başkan" dır. O güne kadar Bush Başkan'dır.
"Kampanya vitesi" nden "İktidar vitesi" ne geçiş meselesine gelirsek.
Obama'nın seçim zaferi ertesinde yaptığı konuşmada, bu vites değişimi açıkça görülüyordu.
Kendisinin temsil ettiği "Değişim" in gerçekleşme süresi için şöyle diyordu Obama:
- Önümüzdeki yol uzun ve zorlu olacak. Belki önümüzdeki dönemde istediğimiz yere gelemeyeceğiz. Belki bir dönem de yetmeyecek. Ama size söz veriyorum, bir gün hedeflerimize ulaşacağız. Evet, yapabiliriz.

Vaatler ve gerçekler
Obama'nın seçim kampanyası döneminde ekonomik krizden çıkış için tasarladığı projeleri, eğitim, sağlık ve genel olarak sosyal güvenlik alanına dönük vaatlerini, büyüklerden çok küçüklerden az vergi alınacağı doğrultusundaki açıklamalarını bir kenara bırakalım.
Bunlar öncelikle Amerikan seçmeninin sorunları.
İflasın eşiğindeki büyük şirketlerden daha fazla nasıl vergi alınabileceği problemini çözmek de bize düşmüyor.
Ama tüm dünyayı ve bu arada Türkiye'yi de ilgilendiren "Obama vaatleri" nin, iktidar vitesinde hangi hıza düşecekleri konusunu hatırlamalıyız.
- Örneğin Reuters'in haber-yorumuna göre Obama Irak'taki askerleri belirli bir düzende çekmeyi, bu ülkedeki ABD askerlerini, her ay bir tugay olmak üzere tamamen çekmeyi ve Afganistan'a daha fazla asker kaydırmayı vaat etmişti.
Şimdi Obama'nın Irak'tan çekilmeye dönük adımlarını herhalde dikkatle izlemek durumunda olacağız. Irak'ın bütünlüğü sağlanmadan bakalım Amerika bu ülkeden nasıl çekilebilecek?
- Örneğin Obama başkan seçilirse, ABD karşıtlığı ile tanınan devletlerin liderleriyle önkoşulsuz olarak görüşmeyi istediğini söylemişti.

Hepimiz zenci miyiz?
Şimdi Obama'nın İran'ın Ahmedinecat'ıyla, Küba'nın Raul Castro'suyla ve Venezuela'nın Hugo Chavez'iyle birlikte çekilmiş fotoğraflarını görme durumunda mıyız?
- Seçim kampanyasının başında İsrail'e gidip kendi davasını İsrail'in davasıyla özdeş ilan eden Obama, bakalım Filistin sorununda ne tür bir siyaset izleyecek?
Türkiye de herhalde Obama'nın "Ermeni soykırımı" na ilişkin olarak Amerikalı Ermenilere verdiği sözlerin ciddiyetini dikkatle izleyecektir.
Bütün bunlar "yakın yarın" ın meseleleri aslında.
Şu anda Amerikalılar da, kendilerini Amerikan seçmeni zanneden iletişim çağının yarattığı sanal global vatandaşlar da, Obama ile Washington'da yönetimi ele geçirdiklerini zannediyorlar.
Mümkün olsa dünya meydanlarında toplanacak kalabalıklar "Hepimiz zenciyiz" diye sloganlar atacaklar. Amerika'dan saplantılı biçimde nefret edenler bile şu anda Obamacı konumdalar.
Bu görüntünün tabii ki olumlu bir yanı var.
Neticede "Bush Amerikası" nı Amerikalılar bile reddetti.
Bu da bir ümittir.