kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
4 Kasım 2008, Salı
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
MEHMET BARLAS
BAŞYAZI

Herkes "DTP'yi kapatmayın" derken DTP neden kapatılmak istiyor?

Aklı başında sayılan bütün kesimler bir ağızdan "Aman DTP kapatılmasın" diye uyarılarda bulunurken, DTP yönetimi de "Aman bizi kapatın" anlamına gelen söylem ve eylemlerle olayları tırmandırıyor.
Burada bir garip hesabın bulunduğunu herhalde yok sayamayız.
Bu hesabın sadece "DTP yerel seçim hazırlığında. Oylarını kemikleştirmeye çalışıyor" formülasyonu içinde anlaşılabileceğini de sanmıyoruz.
Bir partinin kendini kapattırma çabası içinde olması da, herhalde bilinen "mazoşist-sadist ikilemi" içinde ele alınamaz.
Bu ikileme ilişkin fıkrayı duymuşsunuzdur.
Kendisine eziyet edildiği zaman zevk alan mazoşist, eziyet etmekten zevk alan sadiste "Beni döv" demiş.
Sadist de onu dövmemiş.
Kürt kökenli seçmenlerin bir bölümünü temsil eden bütün geçmiş partiler gibi DTP'nin de kapatılmaktan zevk alması, herhalde düşünülemez.
Ayrıca eğer sorunun odağında "Kürt realitesi"nin siyasi temsili de bulunmaktaysa, kapatılmak aynı zamanda "susturulmak" anlamına gelmez mi? Yani bu kesimin siyasetçileri için kendini kapattırmaya çalışmak, varlık sebebini de inkar etmek değil midir?

Bir hesaplaşma mı?
Acaba terörü ve anarşiyi siyasetin uzantısı haline dönüştürme siyasetinin nedenleri arasında, Türkiye'nin Kuzey Irak yönetimi ve Barzani ile kurduğu diyalogu sabote etmek bulunabilir mi?
Türkiye toprakları içinde ne olsa "Bunun kaynağı Kuzey Irak'ta" diye klişeleşen söylemin sahipleri, DTP'nin de tahrik ettiği son kalkışmaları Kuzey Irak yönetimine yükledikleri veya "Demek Barzani ile diyalogun bir yararı yokmuş" düşüncesi ağır bastığı takdirde, Ankara-Erbil diyalogu doğal olarak kesilme noktasına gelebilir.
Acaba bu durum Kürt aleminde bir nevi "Barzani-Öcalan hesaplaşması" mı? Netice bunlar sadece teorik varsayımlardır. Ama gerçeği de yansıtabilirler.
Türkiye gündeminin öncelikli konusu bu ama tabii ki başka konular da var.
Şu önemli gerçeği unutmayalım:
- Türkiye'nin her önemli ulusal sorunu, aynı zamanda uluslararası sorundur da... Değerlendirmeler ve çözümler, dış konjonktür görmezden gelinerek üretilemez.
Bakın işte son doğalgaz zammına.
Birtakım görüş sahipleri "AK Parti iktidarı seçim ekonomisi sürecine girdi. Bu nedenle IMF'ye rest çekiliyor" demekteydiler.

Seçim ekonomisi mi?
Şimdi bir düşünün.
- Seçim ekonomisi sürecine geçmiş bir iktidar, doğalgaza böylesine büyük oranlı zam yapar mı?
Demek doğalgaz fiyatlarındaki dalgalanmalar, seçim olsa da olmasa da, iç fiyatlara yansıyacak.
Demek ki genel anlamıyla "Mali disiplin" seçim falan dinlemeden uygulanmakta.
Demek şartlar uygun olduğunda IMF ile stand-by da imzalanacak.
Hem dünyanın hem de Türkiye'nin gündemindeki bir önemli madde de, Amerikan başkanlık seçimidir.
"Obama seçilirse, Amerika'da ne değişecek ve bunun hem dünyaya hem Türkiye'ye yansımaları neler olacak" konusunu seçim sonuçları kesinleşince enine boyuna tartışacağız.
En önemlisi "Obama ABD'yi Irak'tan çıkartır mı" sorusuna da cevap arayacağız.