kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
3 Kasım 2008, Pazartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
ERDAL ŞAFAK

Moskova zirvesi

Moskova'da dün Ankara'nın da çok yakından izlediği üçlü zirve yapıldı: Rusya Federasyonu Başkanı Dimitri Medvedev, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan bir araya geldi.
Zirvenin konusu: Karabağ sorununun müzakereler yoluyla çözümü.
Uluslararası kamuoyu haklı olarakzirveyi öylesine önemsedi ki, Karabağ için Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) bünyesinde oluşturulan "Minsk Grubu"nun eşbaşkanları Matthew Bryza (ABD), Bernard Fassier (Fransa), Yuri Merziakov (Rusya) Moskova'da buluşup gelişmeleri anı anına değerlendirdiler.
Türkiye'deki bazı düşünce kuruluşları ile birtakım diplomatik kaynaklar, Ankara'nın zirvede temsil edilmemesini, "Sorunun çözümünde devre dışı bırakılması" niyetlerine bağladılar. İddialarına gerekçe olarak da, Türkiye'nin "Kafkas İstikrar ve İşbirliği Platformu"nun hem ABD'nin, hem AB'nin, hem de Rusya'nın "Sinirlerine dokunması"nı gösterdiler. Kesinlikle yanlış.
- ABD yönetimde geçiş dönemini yaşadığı şu sıralar müttefiklerini gücendirmekten de, ihtilafları körüklemekten de kaçınmaya özen gösteriyor. Ayrıca gerek Başkan Bush'un, gerekse ABD Dışişleri Bakanlığı'nın sözcüleri Türkiye'nin Kafkaslar'daki girişiminin bölge barışı için çok önemli bir proje olduğunu ve Washington'un "İçtenlikle" desteklediğini her fırsatta tekrarladılar.
- AB bu hafta yayınlanacak İlerleme Raporu'nda ve 2008-2009 Genişleme Stratejisi Belgesi'nde "Türkiye'nin neden önemli olduğu" sorusuna yanıt verirken "Çatışmaları önleyici girişimleri"ni ve "Kafkaslar ile Ortadoğu'da bölgesel güvenliğin sağlanmasına yönelik çabaları"nı başlıca gerekçeler olarak saydı.
- Rusya'ya gelince; Batı'yı, özellikle de ABD ile NATO'yu Kafkaslar'dan uzak tutma stratejisinin başarısının ancak Türkiye'nin "Bölgenin sorunlarına bölgesel güçlerin çözüm bulabileceği" politikasına destek vermekten geçtiğini çoktan kabul etti. Dolayısıyla Kafkas İstikrar ve İşbirliği Platformu'nun en sıcak yandaşlarının belki de başında geliyor. Üstelik bu girişimin bir süre sonra bölge ülkelerini bir şemsiye altında toplayacak en geniş anlamıyla "Kafkas İttifakı"na dönüşebileceğini de görüyor. Tıpkı "Körfez İşbirliği Konseyi" gibi, ya da eski "Balkan Paktı", "Bağdat Paktı", "CENTO" gibi.

İskender'in kılıcı Ankara'da
Ayrıca tarafları Moskova zirvesine götüren tüm gelişmelerde en azından Rusya ve Azerbaycan'ın Ankara'yı sıcağı sıcağına bilgilendirdiğini ve "İşi sonuna kadar götürmeleri" konusunda özendirildiklerini de biliyoruz. Dahası, Türkiye'nin "Zirveye bizim katılıp katılmamamızdan çok, Kafkaslar'daki bir ihtilafın çözümü önem taşıyor" yaklaşımıyla hareket ettiğini de ta baştan beri gözlüyoruz. Ve nihayet bu zirvenin ve onu izleyecek olası barış planının can alıcı noktalarının Ankara'nın iradesine ve o iradenin "Yeşil ışık" yakıp yakmama kararına bağlı olduğunu da görüyoruz.
Çünkü Azerbaycan ile Ermenistan' ın Karabağ için mutabık kalacakları olası barış planı tarafların hangi tavizlerine dayanırsa dayansın, düğümü çözecek "Büyük İskender'in kılıcı" Ankara' dan istenecek. Hem de bir değil, iki düğümün çözümü için:
1-Varılabilecek çözümde uluslararası kuruluşların yanı sıra Rusya ve Türkiye'nin garantörlüğü aranacak.
2-Ermenistan, Karabağ'da tavize karşılık Türkiye'nin sınırı açması talebinde direnecek. Ama eşzamanlı olarak, ama "Önce sınır sonra çözüm" mantığıyla, ama "Önce çözüm sonra sınır" kabullenmesiyle. Yani Türkiye, Karabağ sorunu ile Ermenistan sınırı arasındaki denkleme "Evet" demediği sürece, çözüm askıda kalacak.
Bir önemli hatırlatma daha: "Minsk Grubu"nun eşbaşkanlarının üçü de Ermenistan'a yakın: ABD ile Fransa hem güçlü Diyaspora'nın baskısı altındalar, hem de Ermenistan'ı Moskova yörüngesinden çıkarmayı amaçlıyorlar. Rusya ise tam tersine Kafkaslar'da bugün için en sağlam üssü olan Ermenistan'ı yanında tutmaya çalışıyor. Bu koşullarda hem Azerbaycan'a ağabeylik görevi veya sorumluluğu, hem de dengeyi korumak görevi Türkiye'ye düşüyor.
Evet, dün Moskova' daki zirvede Türkiye yoktu ama o zirvenin açabileceği yollar Türkiye'siz çıkmaz sokağa dönüşür.