kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
3 Kasım 2008, Pazartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
MEHMET BARLAS
BAŞYAZI

Türk demokrasisinin sabırla imtihanında geçer not alabilecek miyiz?

Terörü ve anarşiyi siyasetin aracı olarak kullanmak, kime ne yarar sağlayabilir ki?
Halide Edip Adıvar Kurtuluş Savaşı'mızı öyküleştirdiği kitabına "Türk'ün Ateşle İmtihanı" demişti.
Şimdi Güneydoğu'da DTP ile PKK politikalarının izdüşümüne girmesi olayını kitaplaştırsaydı, herhalde bunun başlığı da "Türk Demokrasisinin Sabırla İmtihanı" olurdu.
Bu açıdan bakıldığında "Sabır" sadece gergin bir ruh hali değildir.
Sabrın içinde akılcılık vardır, hesap vardır, faydacılık vardır, çözüm arayışı vardır.
İsterseniz bu noktada Türk düşünce hayatının gerçek "Bilge Adam"larından biri olduğu tartışmasız kabul edilen İlter Türkmen'in, dünkü Zaman'da Nuriye Akman'la yaptığı söyleşiden bazı satır başlarını aktaralım:
- Kuşkusuz terörle mücadele bütün kuvveti ile devam etmelidir. Fakat meselenin özüne de inmek lazım. Bugün eski asimilasyon politikası sürdürülemez. Bir entegrasyon politikası üretmek ve vakit geçirmeden uygulamak lazım.
- Kürt kimliğini tanımak, PKK ile bağlantısına rağmen DTP'yi kapatmamak, Kürtçe yayın yapan radyo ve televizyonlara müsaade etmek, okullarda seçmeli Kürtçe dersleri vermek, akla gelen önlemlerden bazıları. Tabii Kürtçe öğretiminden bahsediyoruz, Kürtçe tedrisattan değil. Kısacası bugünkü yaklaşım ve vizyonumuzda büyük değişiklik yapmak gerekir.
- Bir yerde belediye başkanı Kürtçe bir davetiye bastırmış, derhal tepki gösteriliyor. Bunların üzerinde durmamak lazım. Unutmayalım ki Türklerle Kürtler arasında temel bir kader birliği var. Şehitlerimizin arasında çok da Kürt olduğunu görüyoruz...
- Orduda şimdiye kadar Kürt askerlerin herhangi bir ihaneti görülmemiştir. Bütün Kürtler PKK'yı istemiyor. AKP nitekim son seçimlerde Güneydoğu'da çok oy aldı. Biraz daha dikkatlice davransaydı belki belediyeleri de alacaktı.

DTP'den beklenen
- (DTP'nin) Kapatılmaması lazım. Faydası yok kapatmanın. Kapatınca ne olacak? Daha çok radikalleşecekler. Ne lüzum var? Ama bana kapatırlar gibi geliyor. Daha önce de kapattılar. Ne oldu? Hepsi gittiler kahraman oldular Avrupa'da. Halbuki şimdi AB onlara mütemadiyen PKK ile aralarına mesafe koymalarını tavsiye ediyor.
İlter Türkmen'in söylediklerini değerlendirdikten sonra, galiba "Siyasetçilik" mesleğinin bu tür çözüm öneren ve düşündüklerini böylesine açık biçimde beyan eden insanlara, her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğunu da söylemeliyiz.
Neticede hiç unutmayalım ki Güneydoğu sorunu ve içeriği, Başbakan Erdoğan'ın şahsi meselesi değildir.
Partisi yerel seçimlerde bölge kentlerinde ne kadar oy alır, bilemeyiz.
Ama o bir siyasetçi ve bir Başbakan olarak, Diyarbakır'a, Van'a, Hakkari'ye, Yüksekova'ya gidip "Biz Türkiye'nin her köşesinde varız" diyor.

Ne Çankaya ne Diyarbakır
Buna karşı CHP Genel Başkanı Baykal, ne Çankaya'ya, ne de Diyarbakır'a gidiyor. Onun için Ankara'nın çıkmaz sokaklarındaki uçsuz polemikleri ve boykotları sürdürmek, siyaset yapmak anlamına geliyor.
Oysa AK Parti'nin de, Erdoğan'ın da, Türk demokrasisinin de yol gösterici ve ufuk açıcı muhalefete ihtiyacı var.
Örneğin AB'ye uyum reformlarındaki yavaşlama konusunda CHP uyarılarda bulunabilir ve AB bayrağını AK Parti'nin elinden alabilirdi. Örneğin Gümrük Birliği Protokolü'nün Kıbrıs'a da uygulanması, yani deniz ve havalimanlarımızın Güney Kıbrıs gemilerine ve uçaklarına açılması meselesinde, iktidarı teşvik edebilirdi.
Ama zor bu iş.

Gereksiz sinirlilik
Seçmen çoğunluğuna değil Anayasa Mahkemesi çoğunluğuna dönük bir siyaset üslubu tercih edilmekte.
Yine İlter Türkmen'in söylediklerini alıntılayarak bu konuyu da noktalayalım.
Nuriye Akman soruyor:
- Baykal CHP'nin başından ayrılsa, parti yeni baştan organize olsa...
İlter Türkmen bu soruyu şöyle cevaplıyor:
- İmkansız. Yerleşmiş bir zihniyeti var CHP'nin. Baykal'dan ibaret değil mesele. O jakoben zihniyet değişmez. Doğrusunu isterseniz ben AKP'ye de şaşıyorum. Başbakan niye bu kadar sinirli konuşuyor anlamıyorum. Çünkü birçok alanda başarılı oldu. Bu başarılarını takdir etmemenin imkânı yok. Ekonomimiz beş sene gayet iyi gitti. Şimdi biraz kötü gidiyor. Ama bütün dünyada kötü gidiyor. Dış politikada AB ile müzakereleri başlattı. Büyük bir başarıdır bu. Dünyaya açıldık. Ortadoğu'da rol oynadık. Doğu'da Kürt oylarını aldı. Bu da büyük bir başarı. Başbakan'ın asabiyetini, sert üslubunu anlamakta güçlük çekiyorum. Siyaseti germek onun menfaatine değil ki.