kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
2 Kasım 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
MEHMET BARLAS
BAŞYAZI

Ol medyacılar ki değişimin içinde yaşarlar değişimi görmezler...

Yaşanan zamanın gerçeklerini kabul etmek, herkes için kolay olmuyor. Yıllar önce Moskova'da bir gece bir kabareye gitmiştik. Berlin Duvarı henüz yıkılmamıştı ve Sovyetler Birliği "Perestroika" ve "Glasnost"un kaygan zemininde sonuna doğru yaklaşıyordu.
Kabarede Ruslar votkaları deviriyor, Slav dilberleri sahnede erotik danslar yapıyordu. Cebinde ruble değil dolar bulunduranların seslerini duyurdukları bir mekandı bu.
Gece yarısına doğru birden müşterilerin arasındaki yaşlı bir adam kalktı ayağa.
-Siz Lenin'e ihanet ediyorsunuz... Böyle komünizm olamaz, diye Rusça bağırıp çağırmaya başladı.
Garsonlar adamın koluna girip onu dışarı çıkardılar.
Kabaredeki Ruslar adamın arkasından gülüp, kahkahalar attılar.
Meğer bu adam 1960'larda Sovyetler'e iltica etmiş Suriyeli bir Arap komünistiymiş. Hatta efsanevi lider Halid Bektaş'ın da yakınıymış.
Ama bu Arap komünistinin hayal kırıklığını, kabaredeki Rus komünistleri anlamıyorlardı. Artık onları uzaya giden orak-çekiçli füzeler değil, McDonald's hamburgerleri daha fazla heyecanlandırıyordu.
Bizim "Medya" nın hala kendilerini "Merkezin merkezi" zanneden ve toplumdaki "Genel eğilim" i hem temsil ettiklerini, hem de şekillendirdiklerini sanan aktörlerini okur ve izlerken, hep bu Arap komünistini hatırlarım.

Hangi medya hangi merkez
Birincisi "Merkez" hareketlendi, genişledi, çok renkli oldu. Aynı şekilde "Medya" da hem ekonomiye, hem sosyolojiye, hem de teknolojiye paralel olarak, nitelik değiştirdi.
İnternet medyasına, bloggerlere alışalım derken, GSM cep telefonları bile şimdi "medya" kapsamına girdi. Bu çokseslilik içinde kendileri gibi olmayanları "Dinci medya" falan diye tanımlamak, artık gülünç kaçıyor.
Ayrıca siz bir iddiayı haberleştirdiğinizde, sizin hakkınızda on iddia her çeşit medyada beliriveriyor.
Bunun yanında nasıl sizin patronunuz varsa, başka medyaların da patronları var.
Siz patronunuzun çıkarlarını korumak gerekçesiyle başka patronlara bulaştığınız zaman, sonunda patronunuzu hiç hesap etmediği kavgalara, belalara sürüklüyorsunuz.Hiç hak etmediği yıpranmalara hedef kılıyorsunuz onu.
İçinizde "Good Bye Lenin" filmini gören var mı bilmiyorum. Wolfgang Becker'in yönettiği bu Alman yapımı filmde, yatalak ve yaşlı bir Doğu Almanyalı kadın şok yaşamasın diye, çocukları ondan "Duvar" ın yıkıldığını gizlerler. Televizyon haberleri yerine, kendi hazırladıkları eski görüntülerle dolu video kasetleri izletirler.
Böyle bir senaryoyu gerçek hayata uyarlamak ne kadar mümkün olabilir ki?

Patronlarını uyutanlar
Patronlarını "Hep siz haklısınız" diye uyutanların sonunda onları ne tür felaketlere sürüklediklerini ve kendilerinin eski patronlarından daha zengin olduklarını görmedik mi? Çözüm saat ayarı yapmaktır.
Falih Rıfkı "Eski Saat" te, "Himayei Tahsil Rüştiyesi" ndeki öğrencilik yıllarında kapıcı Adem Ağa ile nasıl eğlendiklerini anlatır.
2'nci Meşrutiyet'le "Alaturka Saat" ten "Alafranga Saat" e geçilmiştir.
Yani artık güneşin battığı an değil, gece yarısı günün başlangıcı olmuştur.
Her mevsimde ve her boylamda güneşin batımı değiştiği için "Alaturka Saat " e (buna Ezani Saat de denirdi) dayalı bir modern düzen kurmak mümkün değildir çünkü.
Ama Adem Ağa inat edip, "Piryol" saatini yeni düzene göre ayarlamamıştır.
O "Saat üçe on var" dediğinde, saatler dokuzu göstermektedir ve öğrenciler hep ona "saat kaç" diye sorarak eğlenmektedirler.
Burada da Nasrettin Hoca'yı hatırlamamak mümkün değil ki.
"Biri bugün ayın kaçı diye sorabilir" ihtimaline karşı, Hoca bir çanağa aybaşından başlayarak her gece bir çakıl taşı atmaya başlamış. Karısı bunu fark edince Hoca'ya yardım etmek için her gece Hoca'nın arkasından bir avuç çakıl taşı atmış o çanağa.
Bir gün komşusu Hoca'ya "Bugün ayın kaçı" diye sormuş. Hoca hemen çanağa gitmiş, sonra geri dönüp "Bugün ayın seksen ikisi" demiş. Komşu "Olur mu böyle şey"
diye itiraz edince de, "Uzatma işte, çanağa bakarsan bugün ayın iki yüz yetmiş beşi, ama ben ihtiyaten tenzilat yaptım" diye cevap vermiş.