kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
1 Kasım 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
ERDAL ŞAFAK

Toprağa yatırım

İstanbul'da dün önemli bir yatırım anlaşması imzalandı. Anlaşmanın önemi yatırımın büyüklüğünden çok yatırımcıların vizyonundan kaynaklanıyor.
Dünyada birkaç yıl önce ortaya çıkan bir yatırım türü, geçen ilkbaharda yoksul ülkelerde açlığa ve kıtlığa, zengin ülkelerde de ciddi fiyat artışlarına neden olan "Beslenme krizi"nden sonra iyice dal-budak sardı: Yabancı ülkelerde toprak satın alıp veya kiralayıp başta buğday, mısır ve pirinç olmak üzere tarım ürünleri yetiştirmek. Bu yeni yatırım türünde yatırımda büyük nüfusa sahip ülkeler ile maddi imkânı geniş ama toprakları yetersiz ülkeler başı çekiyorlar.
Örneğin dünya nüfusunun yüzde 22'sine ama gezegenimizin tüm ekilebilir alanlarının sadece yüzde 7'sine sahip olan Çin, artık tarımsal üretiminin önemli bir bölümünü ülke dışında gerçekleştiriyor : Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nde satın aldığı 2.8 milyon hektar arazide palmiye yağı üretiyor, Zimbabve'de kiraladığı 100 bin hektar arazide mısır, Rusya'nın Sibirya bölgesinde 42 bin hektar arazide pirinç yetiştiriyor. Tanzanya, Kamboçya, Laos, Birmanya, Küba'da da Çin çiftliklerinin sayısı ve büyüklüğü her yıl katlanıyor. Şimdi hedef Latin Amerika ülkeleri, Orta Asya cumhuriyetleri ve Avustralya'ya açılmak!
Endonezya nüfusu az ve toprakları bakir Yeni Gine adasındaki Papuasi bölgesinde Kuveyt büyüklüğünde araziyi Suudi Arabistan'a kiraladı. Suudi krallığı ayrıca Filipinler, Senegal ve Sudan'da da tarım yatırımı için yüklü fonlar ayırdı, ilgili hükümetlerle müzakereler neredeyse bitmek üzere.
Toprakları son derece verimli ve bol yağmur alan Sudan'ın müşterisi çok: Mısır, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri toplam 3 milyon hektar arazide buğday yetiştirmek istiyorlar. Birleşik Arap Emirlikleri ayrıca tahıl deposu Ukrayna'da da benzer bir girişim başlattı. Güney Kore'nin Moğolistan'a 270 bin hektar arazide buğday üretimi öngören yatırım projesi de bitti bitecek.
İşte dün İstanbul'da bu uzun zincire bir halka daha eklenmiş oldu: Körfez bölgesinin üç iri finansman kuruluşu, "Ithmaar Bank", "Abu Dhabi Investment House" ve "Gulf Finance House" tarafından ortaklaşa kurulan 6 milyar dolarlık "Vision3" fonu Türkiye'yle yatırım niyet anlaşması imzaladı. Yatırım önümüzdeki yıl 150 milyon dolarla başlayacak, birkaç milyar dolara çıkabilecek. Yatırımın konusu: GAP bölgesinde modern tarımcılık ve hayvancılık.
Hiç kuşkusuz bu adımı Suudi Arabistan izleyecek. Zira Suudlar'ın beslenme krizinden sonra GAP bölgesine ilgileri çok arttı. Orada özellikle organik tarıma yatırım planlıyorlar.

Tarım en stratejik sektör
Yine hiç kuşkusuz GAP'tan sonra önemli tarımsal potansiyele sahip diğer bölgeler de yabancı yatırımcılara açılacak. Doğu Anadolu, Polatlı, Konya Ovası gibi. Zaten Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren dün anlaşmanın imza töreninde yaptığı açıklamada bunun mesajlarını verdi.
Biz bu gelişmeye Türkiye'nin "Tarım üssü"ne dönüşmesine katkıda bulunacağı için olumlu bakıyoruz. Her ne kadar rekolte artışı sayesinde şu sıralar beslenme sorunu en azından hafifletilmiş görünse de, gelecekle ilgili öngörüler hiç de iç açıcı değil. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), dünya nüfusunu besleyebilmek için halen 2.1 milyar ton olan toplam buğday üretiminin 2015'ten itibaren en az 200 milyon ton artması gerektiğini söylüyor. Yine FAO'ya göre, buğdaydan mısıra, etten süte, yağa kadar tüm temel besin maddelerinin fiyatı önümüzdeki 10 yılda yüzde 20-80 aralığında artış gösterecek.
Özetle besin maddelerinin hem yetersiz, hem de pahalı olacağı bir dönem ufukta belirdi. (Dileriz; Malthus teorisi veya kehaneti gerçekleşmez!)
Yakın gelecekle ilgili bu veriler tarımın önem açısından bir numaralı sektör haline geleceği anlamını taşıyor.
Bu tablo büyük tarımsal üretime sahip ülkelerin en hayati sektörün baş aktörlerine dönüşecekleri mesajını veriyor.
Türkiye jeostratejik önemine, enerji koridoru konumu ve işlevine bir de güçlü tarım sektörünün sağlayacağı avantajları eklerse, hiç kuşkunuz olmasın, 10 yıl sonra dünyanın patronlarından biri durumuna gelir.