kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
1 Kasım 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
MEHMET BARLAS
BAŞYAZI

Bunlar "Korsan" değil olsa olsa "Deniz eşkıyası"dır

Somali açıklarında geçen gemilerin korsanların saldırısına uğradığı haberleri, bize bilim kurgu öyküleri kadar uzak gelirdi.
Tankerlerin, şileplerin, yatların korsanların saldırısına uğradığı haberlerini izlerken, "Nasıl olsa bize bir şey olmaz" derdik içimizden.
Ama sonunda bir Türk gemisi de korsanların eline geçince, bunun gerçek olduğunu intikal ettik. Yalçın Sabancı'ya ait "Neslihan" kuru yük gemisinden bu satırların yazıldığı ana kadar hiç haber yoktu. Bu arada dün de Fransız tankeri "Bourbon Sagitta"nın korsanlar tarafından zaptedildiği haberini geçiyordu ajanslar.
Garip olan durum şu.
Somalili korsanların nerede üslendikleri, kimler oldukları biliniyor.
Bunlar Somali'nin Puntland eyaletinin kıyı kenti Eyl'de yaşıyorlar.
BBC'nin bölgedeki muhabiri bu korsanlar ve yaşamları hakkında sık sık haberler geçmekte. Buna göre korsanların paraları bol. En lüks arabalar, en güzel kadınlar, en görkemli villalar onların.
El koydukları gemileri bırakmak için aldıkları paranın miktarı gemi başına ortalama 2 milyon dolarmış. Yıllık gelirleri eyalet bütçesinin gelir kaleminden daha fazlaymış. Rehin aldıkları denizcilere iyi muamele ederlermiş. Aralarında eski balıkçılar, eski savaşçılar ve teknisyenler varmış. En modern iletişim araçlarını ve silahları kullanıyor, sürat tekneleri ile gemilere saldırıyorlarmış.

Korsan nedir?
Aslında "korsan" kavramı bizim de tarihimizden yabancı olmadığımız bir süreci ifade ediyor. Özlem Kumrular'ın "Avrupa'da Türk Düşmanlığının Kökeni" kitabını (Doğan Yayınları2008) okuyanlar, "Türk Korsanları"nın romanların ötesindeki öykülerini de öğrenmişlerdir.
Müslümanların İber Yarımadası'ndan (İspanya) kovulmaları ertesinde Cezayir sahillerine yerleşenler korsanlığı başlatmışlar. Bunların bir bölümü "korsan" (corsair) bir bölümü de "deniz eşkıyası" (pirata) olmuş.
Korsanlar bir otoriteye ve bir bayrağa bağlı olarak çalışırmış. Bunlar sefere çıktıklarında bağlı oldukları otoriteden izin belgesi (pasaport) alırlarmış. Örneğin Trablus korsanlarının Venedik gemilerine ve kıyılarına saldırmaları yasakmış.
Bizim Oruç ve Hayreddin kardeşlerimizin, Turgut Reis'imizin serüvenlerini hepimiz bilmez miyiz? Abdullah Ziya Kozanoğlu'nun "Türk Korsanları"nı bizim kuşaktan çocukluğunda okumayan var mıdır?

Cervantes'in öyküsü
Özlem Kumrular kitabında bu serüvenlerin belgelere dayalı dökümlerini veriyor.
Bunun yanında Türk korsanların forsa olarak küreğe oturttukları esirlerin de öyküleri var kitapta. Örneğin 1583'teki bir İspanyol şiirinin ilk bölümü şöyle:
"Bir Türk kadırgasının/ Sert oturağına bağlanmış/ İki eli kürekte/ Ve iki gözü karada/ Turgut'un kürek mahkumu/ Marbella' nın sahilinde/ Küreğin ve zincirin haşin sesinden/ Dert yanıyordur."
Türk korsanlarına esir olan en ünlü kişi Cervantes'tir.
"Don Kişot" kitabı ile edebiyat tarihinin anıt isimlerinden olan Cervantes, beş yıl esir kaldıktan sonra 1580'de kendisi için bir tarikatın fidye ödemesi sayesinde özgürlüğüne kavuşmuştur. Başından geçenleri de Don Kişot'ta "Esirin Hikayesi" bölümünde anlatmıştır.
Bütün bunlar tarihin yapraklarında veya film senaryolarında ilgi çekici olabilir.
Ama dünyanın bir küçük köy haline dönüştüğü iletişim çağında hala korsanların (veya deniz eşkıyasının) varlığını kabullenmek kolay değil.
Birleşmiş Milletler'in kararına ve NATO donanmasının kol gezmesine karşın, yerleri bilinen korsanların Hint Okyanusu'nu haraca kesmelerini anlayabilmek kolay değil.
Dileriz "Neslihan"ın mürettebatı da, bundan önce rehin alınan diğer ulusların denizcileri gibi sağ ve salim kurtarılır.