kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
31 Ekim 2008, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Magazin Sağlık Televizyon Yazarlar Kültür Sanat
 
24 Saat
24 Saat

Oyunculuk okulundan mezun olan oyuncu değil

ZEYNEP GÜLER CEYLAN
30.10.2008
'Binbir Gece' dizisinin Füsun'u Yonca Cevher Yenel, Yunus Emre Kültür Merkezi'nde 'Dolu Düşün Boş Konuş' adlı oyunla hayranlarıyla buluşuyor. Cevher oyuncu olmadan oyunculuk yapanlar için sert konuştu: Bu insanları parça parça etmek istiyorum!..
'Binbir Gece' dizisinde canlandırdığı Füsun karakteriyle herkesin sevgisini kazanan Yonca Cevher Yenel, bu sezon Bakırköy Belediye Tiyatroları'nda 'Dolu Düşün Boş Konuş' adlı oyunla hayranlarıyla buluşuyor. Yedi ay önce anne olan Yenel'in, oğlu Alideniz'den bahsederken gözleri ışıldıyor. Oğlunun doğumuyla birlikte hayata bambaşka bir pencereden baktığını söyleyen Yenel, "Birinin sizi gerçekten sevdiğini bilmek karşılıksız çok acayip bir duygu" diye konuşuyor.

* Ne zamandır Bakırköy Belediye Tiyatroları'nda oynuyorsunuz?
2000 yılından beri tiyatronun kadrolu elemanıyım. Onun için şanslıyım çünkü kadro ile çalışabileceğiniz kurumlar ya Şehir Tiyatroları ya da Devlet Tiyatroları. Bir de Bakırköy Belediye Tiyatrosu var ödenekli sadece olarak. Onun dışında özel tiyatrolar var, ama özel tiyatrolar kendileri zor ayakta durdukları için oyuncuların maddi beklentisi fazla değil. Kadrolar az olduğu için özellikle İstanbul'da yığılma oluyor. Konservatuvarlardan mezun birçok arkadaşımız vardı, şimdi bir de oyunculuk okulları türedi. Onları çok yanlış buluyorum aslında çünkü eğitmen sayısı ülkemizde zaten çok az. Öyle kurumlar var ki, bakıyorsunuz hocalarına, "Sen ne biliyorsun ki ne öğreteceksin?" diyorsunuz. Ben o tür okullardan mezun olanları oyuncudan saymıyorum.

* Sadece okullu olmak yeterli mi? Alaylı olup da bu işi hakkıyla yapan isimler yok mu?
Gerçekten bu işe gönül verildikten sonra nerede okuduğunuzun pek bir önemi yok aslında. Evet, alaylı birçok iyi oyuncu var.

YAŞAM ÜZERİNE BİR KOMEDİ

* 'Dolu Düşün Boş Konuş', bir komedi oyunu, oyundan bahsedebilir miyiz?
Yahudi bir adam ve ailesinin yaşamla ilgili problemleri üzerine bir komedi. Şöyle ki, bir kere kafayı parayla bozmuş durumda. Yaşamla problemleri derken; dürüstlük, ikiyüzlülük, aslında söylemek istediklerini söyleyememek üzerine bir komedi bu oyun. Bunu da Zurab Bey çok anlaşılır bir şekilde sahneye koydu. Oyun çok keyifli çünkü seyirci şuna şahit oluyor. Hem oyuncunun aslında söylemediklerini duyuyor hem de kimi zaman gerçek düşüncelerini söylemeyip durumu nasıl geçiştirdiğini görüyor.

* Çoğumuz gerçek düşüncelerimizi kendimize saklayıp, dışarı başka türlü yansıtırız...
Evet, yazar bunu göstermek istiyor zaten seyirciye. 'Ne yapıyoruz?', 'Nasıl yaşıyoruz?', 'Kendimize ne kadar dürüstüz?' ve 'Başkalarına dürüst olabiliyor muyuz?' sorularını seyirciye sorduruyor ve durumu seyircinin yüzüne çarpıyor. Bir anlamda seyirciye ayna tutuyor.

* Oyundaki rolünüzden bahseder misiniz?
Yahudi bir tüccar olan Frank'in eşi Donna'yı oynuyorum. Evliliğinden ve hayatından hiç memnun değil ama bunu ne kendine ne de etrafındakilere açıklayacak kadar cesareti yok. Aslında kaçıp gitmek isteyen ama hiçbir şey yapamadan evinde oturup, her akşam kocasını bekleyen bir kadın. Böyle bir yaşam bence korkunç, kendimi onun yerine koyuyorum; ben asla böyle bir hayat yaşayamam.

* Sizin de gerçek hayatınızda söylemek istediklerinizi söyleyemeden durumu farklı yansıttığınız olaylar başınıza geldi mi?
Böyle şeyler tabii ki yaşadım ama tepkim Donna gibi olamaz çünkü Donna kocasını aldatıyor (Gülüyor). Her ne kadar Füsun dizide, Donna da oyunda eşini aldatsa da, ben asla böyle bir şey düşünmem. Yonca olarak aklımın ucundan böyle bir şey geçmez. Bu tür düşünceler benim hamurumda yok.

* Oyunun asıl anlatmak istediği şey içi dışı bir olmayan insanlar değil mi bu anlamda?
Kesinlikle, oyunun asıl merkezi bu; içi dışı bir olamamak. Tabii ki benim başıma da geliyor. Ama beyaz yalanları karşımdakine zarar vermek veya üzmek için değil sadece durumu idare etmek için kullanırım. Kimseyi aldatmam veya yanıltmam. Tabii bu beyaz yalanlar eşim Ali'yle ilişkimle asla geçerli değil. Onunla her şeyi çok rahatlıkla konuşabiliyoruz. Bu çok güzel ve çok doğru bir ilişki tarzı diye düşünüyorum. Büyük yalanlar asla bana göre değil, içime siyah bir taş oturur ve onunla yaşayamam zaten.

* Oyunun yönetmeni Zurab Siharulidze'den bahsedebilir miyiz, onunla çalışmak nasıldı?
Zurab Bey'in tarzı çok farklı, o biraz daha epik ve göstermeci bir tarzı seçti. Hatta bu oyunu sekiz sene önce Haluk Bilginer sahnelemişti. Onun tiyatrosunda oynanmış ve ödüller almış bir oyun. Eğer o oyunu seyredip de, bizim oyunumuzu da seyredecek olanlar varsa aradaki tarz farklılığını anlayabilirler. İki ayrı oyun göreceklerine emin olabilirler.

* Tiyatro oyunculuğu ile dizi oyunculuğu arasında ne gibi farkları var?
Sahne er meydanıdır. Bir dönem herkes şarkı söylemeye kalkıyordu; hayır efendim nasıl herkes şarkı söyleyemezse, herkes oyuncu da olamaz! Bir dizide bulunmakla -oynamak demiyorum dikkat ederseniz- oyuncu olamazsınız. Oynamak değil o! Kişi geliyor, ona söylenen lafları tekrarlıyor, biri de gelip dublajını yapıyor. Sonra montajla beraber en mükemmel hale getirilip izleyiciye sunuluyor. Ne o, 'filanca dizide oynadı' deniliyor, buna çok sinirleniyorum çünkü bu insanlar sonra kendilerini oyuncu zannedip tiyatroya da el atıyorlar. Bu insanları parça parça etmek istiyorum (Gülüyor).

BU KADAR UCUZ OLMAMALI
* Bu tür kişiler genellikle ekran popülaritelerini kullanmak istiyor galiba...
Aslında keşke gerçekten iyi oyuncular çıksa ve popüler olsalar da insanlar onları gelip tiyatrolarda izleseler, tiyatroya ilgi artsa. Ama bu tür isimlerin oynadığı oyunlara gidip bakın, hep saçma sapan oyunlar. Onu gelip seyirci seyretse ne olur seyretmese ne olur! O tiyatro değil artık gösteri, tam anlamıyla şov yani... Bu kadar ucuz olmamalı bu işler, cahil cesaretleriyle sahneye atmamaları lazım kendilerini.
Haberin fotoğrafları