kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
28 Ekim 2008, Salı
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
HINCAL ULUÇ
Hıncal'ın Yeri

Bir muhteşem Türk filmi ki..

Ne yapın yapın bu Devrim Arabaları'nı mutlaka görün.. Adı, anlattıkları, özellikle de filmi çekenin çok bilinen kimliği sizi yanıltmasın.. Devrim Arabaları bir belgesel, hatta dramatik belgesel de değil..
Film.. Film gibi film.. Ve de muhteşem bir film..
Bugüne dek gördüğüm Türk filmlerinin en güzeli.. Yeni 1 Numaram.. Mutluluk ve Eşkıya'nın da önüne koydum..
Bir defa teknik kalite.. Görüntü, ses.. Kurgu.. Çekimler.. Anlatım.. Çevre, dekorlar, kostümler.. Bir Hollywood filminin teknik kusursuzluğu, ayrıntılara kadar özeni bir Türk filminde..
Ve bu teknik kalitenin içinde, enfes bir öykü var.. Çok kalabalık ve çok güçlü bir kadronun enfes yönetimi ve oyunu ile, insanı heyecanla alıp götüren, yer yer duygulandırıp ağlatan bir öykü..
Ve de bu öykünün içine yerleştirilen bu muhteşem mesaj..
Kafaya tokmak gibi vurulan değil, hiç hissettirmeden özümletilen mesaj..
Daha dün bu mesajdan söz ettim size uzun uzun..
"Hayallerinize sınır koymayın" demişti, Toçev Başkanı Ebru Uygun Hacılar Köyünün ilkokul öğrencilerine..
1960'ta, o güne dek toplu iğne yapmayı başaramamış bir ülkenin insanlarına, bir Devrim Lideri "Türk malı, her şeyi ile Türk malı otomobil yapacağız" diyordu..
O devri yaşadım ben, saniye saniye.. Devrimin tam da içindeydim bir Mülkiye Öğrencisi ve filmde sık sık görülen (O da ağlattı ya beni) devrimin gazetesi Öncü'de çalışan bir gazeteci olarak..
Cemal Aga (Gürsel) "Otomobil yapacağız" derken 1961 ilkbaharında ben Avrupa'ya gidiyordum.. Elimdeki uzun listenin başında toplu iğne vardı. Ailenin dikişlerini evde diken annem, prova ve teyel yapmak için toplu iğne kullanıyor, ama yerli iğneler küt başları ile kumaşa girmiyor, yeterince sert olmadıkları için de bükülüyorlardı..
Türk sanayisi buydu, Cemal Aga "Biz otomobil yaparız" dediğinde.. Otomobil yapmak bir simgeydi aslında.. Batının fena halde aşağıladığı, içerde de aşağılık kompleksinin son aşamaya geldiği bir dönemde bir müthiş başkaldırı simgesiydi..
"Otomobil yaparsak.. Yapmayı başarırsak.."
Anlayın gerisini..
Etrafındaki bürokratlar "Toplu iğne bile yapamayan ülke, otomobil yapamaz" dediklerinde, Cemal Aga tarihe geçen laflarından birini ediyordu..
"Biz devrimi aslında düşüncede yapmalıymışız.."
Her şeyin düşünmek, her şeyin hayal etmekle başladığının en güzel ifadesi..
1960 devriminden, 2008 Hacılar Köyü'ne uzanan, dünya durdukça yerinde duracak mesaj..
Hayallerinize sınır koymayın..
..Ve hayallerine sınır koymayan 23 insan o güne dek sadece tren vagonu imal eden Eskişehir Cer Atölyesinde, zamana ve imkânlara karşı bir yarışa başlıyorlar.. Hem de Ankara'da kendilerine engel olmaya kalkışan bürokratlara rağmen..
Tolga Örnek'in Türkiye'nin hep üretemeyen, hep kendilerine muhtaç, hep ezilen ve adeta dilenen kalmasından yana bir Batılı Büyükelçiye söylettiği söz, bu 23 Adamın ve amaçlarının ifadesi aslında..
Fabrikayı ziyaret eden Amerikalı, ona köle oldukları için çabayı başarısızlığa mahkum etmeye çalışan bürokratlara " Yapacaklarına inanmaları, yapmalarından daha önemli" diyor..
Gerçek de bu hayatta..
İnanmak.. Yapacağına inanmak önemli olan..
O 23 mühendis inanmasaydı, bugün Türkiye sokaklarını Türk malı arabalar doldurur, Türkiye hatta araba ihraç eden ülkeler arasına girer miydi?.. Toplu iğne yapmaktan aciz Türk sanayisi bugünkü düzeyine gelir miydi sanırsınız?.
Mustafa Denizli 1987'de Wembley yoluna düşerken "İngiltere'yi yenmeye gidiyoruz" demişti, İngiltere'yi yenmeyi aklından geçirmeyi bile ayıp sayan aşağılık komplekslilere rağmen.. 8-0 yenilince bu kompleks kumkumaları neler kustular.. Ama 2000 yılında Galatasaray Avrupa Şampiyonu oldu. 2002'de Türkiye Dünya Üçüncüsü..
Denizli İngiltere'yi yenememişti ama, düşünceyi, inancı başlatmıştı.. İnanmanın yapmaktan daha önemli olduğunu kanıtlamıştı..
Düşünmek ve inanmak bir defa başlayınca, kar topu eninde sonunda durdurulmaz çığa dönüşüyordu.
Tolga bir şeyin daha altını çiziyor, filminde..
Başarının yolu takım oyunundan geçiyor.. Hepsi başka başka dünyaların, başka başka karakterde, düşüncede ve yapıda oyuncularını bir "Takım" yapmayı başarırsanız, başarı hayal olmaktan çıkar..
Nasıl bir takım oluyor o 23 kişi.. Nasıl bir takım olduklarını, Doğumevinin koridorlarında görüyorsunuz.
Zamana karşı yarışan, dakikaları sayılı o insanların, içlerindeki en genç mühendisin baba olma heyecanını nasıl paylaştıklarını, içerden "Müjde" gelince, genç mühendisin "Şimdi hepiniz amca oldunuz" çığlığına nasıl coşku ile katıldıklarını izlerken eğer, gözlerinizden yaşlar seller olup dökülmüyorsa, kendinize bir bakın..
Ve de oyuncular..
Ve de oyunculuk..
O nasıl bir Haluk Bilginer'dir, kısacık rolünde harikalar yaratan..
Ve de o nasıl bir Selçuk Yöntem'dir, başından sonuna oynadığı her sahneye damga vuran..
Serhat Tutumluer harika.. Ali Düşenkalar harika.. Sait Geray harika.. Altan Gördüm harika.. Halit Ergenç harika.. Onur Ünsal, Vahide Gördüm, Seçil Mutlu harika..
"Yaparız" diyen lider Taner Birsel'e karşı, "Yapamayız" diyenlerin başı Uğur Polat, süper..
Yani böylesi dev bir kadroda bu nasıl süper bir "Oyuncu Yönetimi"dir, Tolga?.. Bu nasıl inandırıcı bir takım oyunudur?.
Devrim Arabaları Türk sinemasında bir devrim!..
"Yolda kaldı" denen Devrim Otomobilini giderken görüntüleyen filmin son sahnesinde altı çizilen mesaja paralel..
"Yolda kaldı denen devrim, 60 yıl sonra hâlâ yürüyor.."
..Ve de hep yürüyecek!.. Zaman zaman benzinini unutur gibi olsak da!..