kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
28 Ekim 2008, Salı
Sabah
 
Haberler Spor Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Magazin Sağlık Televizyon Yazarlar Kültür Sanat
 
24 Saat
24 Saat
Onur Ünlü, ÖzgüNamal ve HalukBilginer sette birsahne öncesi çalışıyor.

Ruhlar birbirinin içine giriyor, yetmez mi?

BELGİN ÇOBAN
BELGİN ÇOBAN
27.10.2008
* Filmin çekimleri ne kadar sürdü?
10 günde çektik. Mekanların azlığı, senaryonun elverişli olması, çok çok kalabalık bir oyuncu kadrosunun olmaması gibi etkenler vardı. Herkes oyuncuydu; herkes ezberleyip tiyatro sahnesine çıkar gibi çıktı, sete çıktıktan sonra da çok uğraşılmadı.

* Haluk Bilginer'le oynuyorsunuz, ki onunla daha önce 'Polis'te de rol almıştınız. Bunun bir avantajı olmuştur herhalde...
Tabii, Haluk Abi çok değerli bir oyuncu, onunla aynı seti paylaşmak benim için her zaman özel. Ondan çok şey öğreniyorum. Her şeyin ötesinde çok iyi bir tiyatrocu, mükemmel bir sahne adamı. Bunlar da benim gibi genç bir oyuncu için önemli ve değerli şeyler.

* Yönetmen Onur Ünlü'yle de 'Polis'te çalışmıştınız...
Herhalde Onur hayatı boyunca bütün filmlerini bizle çekecek. Bu işin şakası tabii. Onur'la çok uyumlu çalışıyoruz, çok zeki, çok dahi bir yönetmen, işini çok iyi yapan ve işini çok iyi bilen bir yönetmen. Dolayısıyla sette sizi çok rahat ettiriyor ve çok huzura erdiriyor. İşine o kadar hakim ki, size de çok az şey kalıyor yapmak için.

* Bu film romantik komedi olması nedeniyle önceki filmlerinizden farklı değil mi?
Her film genelde birbirinden farklı. Doğal olarak bu da özgün bir yapım. Bu filmde benim karakterim çok komik bir karakter değil. Aslında filmde durum komedisi var. Olaylar komik. Yani karakterler çok gerçek, böyle olduğu için de komik doğal olarak. Hani biri takılır düşer, gülersiniz. Aslında gülünecek bir şey yoktur ama o kadar gerçektir ki, komiğinize gider. Bu film de böyle...

SETTE ÜÇ GÜN ÇALIŞTIM

* Filmde yaşını başını almış evli bir adam olan Fikri Bey mahalledeki genç kadına aşık oluyor...
Ama platonik, camdan cama bakışıyorlar. Onlar komşu, pencereleri karşılıklı olduğu için her sabah uyandığında karşı pencerede kızı görüyor. Ama filmin konusu bu değil. Olaylar öyle bir yere gidiyor, o kadar gelişiyor ki, bu konuştuğumuzu unutuyoruz bile.

* Canlandırdığınız karakteri biraz anlatır mısınız?
Şule, biraz deli dolu, ne istediğini bilen, hafif cesur, sevgilisi var, onunla birtakım dolaplar çeviriyor. Aslında iyi bir kızcağız ama kadınsı kurnazlıkları ve çıkarları olan, fena bir işe bulaşmak üzereyken kılpayı kurtulan, şeker, tatlı, sevimli, daha dişi bir karakter.

* Daha dişi bir karakter...
Yani kadın kadın bir karakter. Aslında üniversite öğrencisi mahalledeki Alper Canan'la da hafif gizli saklı bir ilişkisi var...

* Karakteriniz biraz çapkın sanırım...
Aslında bunu bilerek yapmıyor. Doğasından gelen bir çapkınlığı ve flörtöz durumu var Şule'nin. Ama bunu hiç rahatsız edici bir şekilde yapmıyor, hiç gözünüze batmıyor, hiç irite etmiyor. Zaten sevgilisi var. Onunla kaçma planları yapıyor ama okula giderken öteki çocukla da gülüyor, eğleniyor falan.

* Siz eğlendiniz mi karakteri oynarken?
Eğlendim. Zaten ben çok çalışmadım, üç gün çalıştım... Gerçi herkes beş gün falan bulundu sette ama benim olduğum üç günde gerçekten çok eğlendim. Çok özel bir setti.

* Filmde Fikri Bey'in ruhu bir kişiden diğerinin içine giriyor. O enteresan, durum komedisinden daha farklı bir şey aslında.
O gerçekten hayal gücünün sınırı. Onur'un öyle bir hayal gücü var ki, '40 yıl düşünsem aklıma gelmez' dersiniz ya, hakikaten öyle. Bir güneş tutulması sırasında ruhlar birbirinin içine girip çıkıp, yer değiştiriyor. Bence bu bile, filme gitmek için başlı başına bir sebep. Ben bir filmin tanıtımında böyle bir cümle okusam inanılmaz merak ederim filmi.

* Hümeyra'yla karşılıklı oynadınız mı?
Hiç sahnemiz yok Hümeyra'yla, en çok ona üzüldüm, oynayamadık karşılıklı.

* Köksal Engür'le?
Köksal Abi'yle de yoktu. Aynı filmdeyiz ama karşılaşmadık.
Haberin fotoğrafları