kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
27 Ekim 2008, Pazartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
ÖMER TAŞPINAR

Velev ki Müslüman

WASHİNGTON

Geçen hafta Amerika'da siyasi gündeme damgasını vuran gelişme Cumhuriyetçi Colin Powell'ın Demokrat Barack Obama'ya desteğini açıklaması oldu. Geçen pazar günü ülkenin en çok seyredilen haber programından bunu halka açıkladı Powell. Ama bu destekten çok daha önemli şeyler de söyledi Powell program sırasında. Ülkenin bu ilk siyah Genelkurmay Başkanı ve Dışişleri Bakanı akıllardan hiç çıkmayacak, çıkmaması gereken sözleri ancak ve ancak kendi kalibresindeki birinin söyleyebileceği şekilde söyledi. Tam bir vatandaşlık dersi verdi ülkeye adeta.
"Cumhuriyetçi Parti içinde bazı gruplar Barack Obama'nın Müslüman olduğu konusunda propaganda yapıyorlar" dedi Powell. "Buna verilecek cevap tabii ki şu: Barack Obama Müslüman değil ve hiçbir zaman Müslüman olmadı. Obama bir Hıristiyan ve hep Hıristiyandı."
Buraya kadar pek şaşılacak bir şey yok. Ama bunun hemen arkasından öyle bir şey söyledi ki Powell, Amerika'daki Müslümanlar bir haftadır büyük bir mutluluk ve rahatlama içinde hep bunu konuşuyor. "Evet Obama Müslüman değil. Ancak onun Müslüman olduğu konusundaki dedikodulara asıl verilmesi gereken en doğru cevap şu: Ya Obama Müslüman olsaydı? Ne olacaktı? Bu ülkede Müslüman olmak yanlış bir şey mi? Hayır değil. Olmamalı. Burası Amerika. Müslüman Amerikalı bir çocuk bir gün bu ülkenin başkanı olamaz mı? Neden olmasın?
Etkilendiniz mi? Bunda ne var demeyin. Gerçek laiklik bu işte. Biz Türkiye'de laikliği hep basmakalıp bir ifadeyle "devlet ve din işlerinin ayrılması" olarak tanımlarız ve o ayırma işini de zaten bir türlü beceremeyiz.
Zira ülkede Diyanet gibi din işlerini kontrol eden devlet kurumu vardır. Yani devlet dinin içindedir. Durum böyle olunca da din haliyle devletin içinde oluyor. Ama hadi bu modası geçmiş tanımı geçelim. Daha çağdaş ve anlamlı tanımları var laikliğin. Colin Powell işte bundan bahsediyor. Gerçek laiklik devletin bütün dinlere "eşit mesafede" veya daha sıcak bir ifadeyle "eşit yakınlıkta" olduğu bir sistemdir. Böyle bir düzende ne devlet dine, ne de din devlete karışır . Devletin din ile, dinin de devlet ile işi olmaz.

Bu da bizim laiklik
Türkiye'de ise tam tersi bir durum var. Hem devlet ve din Diyanet gibi bir kurumda buluşuyor. Hem Aleviler gibi önemli bir azınlık bu kurumdan dışlanıyor. Üstelik bu yetmezmiş gibi bir de Müslüman olmayan vatandaşlar ciddi bir ayrımcılığa tabi tutuluyor. Bizim laiklik böyle işte. Devlet resmen gayrimüslimlere karşı ayrımcılık yapıyor. Aksini iddia edecek olan var mı? Varlık Vergisi'ni ne kadar çabuk unuttunuz.
Peki hadi bugüne gelelim. Var Türkiye'nin Musevi bir generali? Ermeni asıllı bir diplomatımız var mı? Ülkede zaten yaş ortalaması 70 olan iki bin Rum kaldı. Nerede laiklik? Varsa yoksa türban sorunu. Başka bir laiklik meselesi yok sanki.
Neyse biz Türkiye'yi bırakıp Powell'a geri dönelim. Batı dünyasında İslam'a karşı düşmanlığın bu kadar arttığı bir ortamda Powell'ın bu olgunluk ve hoşgörü dolu sözlerine gerçekten de çok ihtiyaç vardı. Zira 11 Eylül'den bu yana Batı'da Müslüman olmak neredeyse utanılacak bir şey haline geldi.
Amerika'da rahat rahat yaşayan Müslümanlar bile artık Avrupa'dakine benzer bir ayrımcılık sezmeye başladılar. İşte El Kaide'nin dünyaya en büyük hediyesi böyle küresel çapta bir İslam fobisi yaratmak oldu. Kimsenin inanmak istemediği "medeniyetler çatışması" bir çırpıda gerçek oldu bu şanlı örgüt sayesinde.
Zaten sırf bu nedenle bile olsa dünyanın Barack Hüseyin Obama isimli bir ABD başkanına ihtiyacı var. Evet Obama Müslüman değil. Bunu biliyoruz. Ama Powell sayesinde artık rahatça da sorabiliyoruz: Velev ki Müslüman? Kötü bir şey mi Müslüman olmak?