kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
25 Ekim 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak
 
24 Saat
24 Saat
Füge Demirok, heykelin kendisi için ne anlama geldiğini şöyle anlatıyor: "Heykel bana hepimizin toprak olduğunu hatırlatıyor."

Olimpiyat ödülü getiren heykel

MİREY MESAYYAH
24.10.2008
Sporcularımız, 2008 Pekin Olimpiyatları'ndan beklenen madalyalarla dönemedi. Ama Füge Demirok'un Sekizin Gizemi adlı eseri, Olimpiyat Parkı Düzenlenmesi Heykel Yarışması'nda, 5 Halka ödülünü aldı..
Boğaziçi Üniversitesi Edebiyat mezunu olan Füge Demirok'un (50) kalbinde aslında mimarlık yatıyordu. 1990'lı yıllarda New York'a giden sanatçı, burada sanat dünyasına girdi. Çamurla tanışınca da kaçınılmaz olarak heykeltıraş olmaya karar verdi. Sanatçı, 2008 Pekin Olimpiyatları çerçevesinde düzenlenen Olimpiyat Parkı Düzenlenmesi heykel yarışmasında Sekizin Gizemi adlı eseriyle 3 bin eser arasından finale kaldı. Ve sonuç olarak 29 eserden biri olarak '5 Halka' ödülünü kazandı.

- 2008 Pekin Olimpiyatları'nda Sekizin Gizemi adlı eseriniz ödüle layık görüldü. Bize bu yarışmayı anlatır mısınız?
- Olimpiyat Komitesi'nden bu yarışmaya katılmak için davet aldım. 82 ülkeden 3 bin eser toplandı ve uluslararası jürinin seçimi sonucunda 299 eser yarışmaya katılmaya hak kazandı. Ondan sonra bu eserler iki yıl boyunca Çin'in 18 değişik şehrinde halk oylamasına sunuldu. Oylamanın sonucunda da 29 eser ödüle layık görüldü. 29 eserin 13 sanatçısı yabancılardan oluşuyordu; geri kalanlar ise Çinliydi.

- Eserinizle ilgili bilgi verir misiniz?
- Sekizin Gizemi, Olimpiyat Oyunları'nın ruhuyla ilgili soyut bir eser. Bu yarışmada birkaç kategori vardı; mesela sporcular da bir konuydu ama ben Olimpiyat ruhunu seçmiştim. Olimpiyatların 8 Ağustos'ta başlayacağını henüz bilmiyordum. Eserimi yolladıktan sonra fark ettim ki 08/08/08 gibi bir tarih oluşmuştu. Benim eserim de üçlemeydi. Eserin adı gerçekten çok uymuştu. Benim için güzel bir yarışma oldu; tabii çok uzun sürdü, hatta bir buçuk yılın sonunda ipin ucunu kaçırmıştım... Oylama Çin'de yapıldığı için takip etme şansım çok azdı. 299 eser içinden ilk başta 110 tanesi seçilip, bütün dünyada sergilendi. Şu an bu eserler Pekin Modern Sanat Müzesi'nde sergileniyor.

- Siz heykel ile hayatınızın ortalarında tanıştınız değil mi?
- Boğaziçi Üniversitesi Edebiyat mezunuyum. Mezun olduktan sonra da 10 yıl boyunca yabancılara Türkçe dersi verdim. 1991 yılında üç yıllığına Amerika'ya gittim. New York, Westchester Community College'da, 'Heykel, Neo-Empresyonizm ve Desen' dersleri aldım. Aslında ilkokuldan beri mimar olmak istiyordum. Her zaman çizimlerde iyi olmuştum.

- Niçin heykelde karar kıldınız?
- Çamurla tanışınca inanılmaz zevk aldım. Yoksa bir sürü yağlıboya çalışmalarım var. Ama çamuru elledikten sonra tüm çalışmalarım heykellerde yoğunlaştı.

- 20 senedir heykel yapıyorsunuz. Bu 20 senede neler oldu sanat hayatınızda?
- Başlangıçtan bu yana hep soyut çalıştım. Ancak ilk yıllarda mecburen figüratifle başlıyorsunuz. Ondan sonra da figürü deforme etmeye başlayınca soyuta geçiyorsunuz. Bir de tabii insanın iç yolculuğuyla da ilgili. Yarattığınız eserler bir tek çalışma ve teknikle sınırlı kalmıyor, siz de kendinizden bir şeyler katıyorsunuz. Yaşınız, deneyimleriniz bir şekilde eserlerinize yansıyor. Paylaşmaktan çok zevk alıyorum. Eserlerimde insanların bunu anladığını umuyorum.

- Eserlerinizi yaparken nelerden etkileniyorsunuz?
- Genelde yaptığım eserler iç yolculuğumla ilgili. Bu çalışmaların daha kalıcı olduğuna inanıyorum. İçsel yolculuğumu başkalarıyla paylaşarak yalnız olmadığımızın mesajını vermek istiyorum. İnsanlar genelde aynı yolculukları yapıyor.

- Daha çok hangi materyallerle çalışmayı seviyorsunuz?
- Genelde bronz kullanıyorum ama köylerden topladığım kullanılmış ahşapları da çok seviyorum. Bunun yanı sıra alüminyum, gümüş kaplama bakır gibi materyalleri de kullanıyorum. Mesela son sergim için bakırı çok kullandım. Bir de papier mache'yi (kâğıt hamuru) çok seviyorum. Ancak bu materyalle çalışmak çok uzun sürüyor. En az sekiz, 10 ay gibi bir zaman lazım oluyor. Çünkü kâğıdın kurumasını beklemek zorundasınız. Özellikle de gazete kağıdını çok seviyorum.

- Eserlerinizi adlandırır mısınız hep?
- Tüm eserlerime isim veriyorum. Mesela Bezirgan Başı var son sergimde. Ondan önce Çözülmeler adında üç tane ayrı eserim vardı. Onlardan bir tanesi enstrüman gibi ses çıkarıyor. Hatta arp çalan bir müzisyen, bu eserimle stüdyoda çok hoş bir parça besteledi. Geçen akşam da konservatuvardan müzisyen bir arkadaşımla görüştüm ve kendisi eserimde çözülmeler olduğunu söyledi. Müzikte çözülmeler olurmuş. Ben tabii müzisyen olmadığım için Çözülmeler adını heykel açısından kavramsal olarak koymuştum.

- Bir yerde müzikal bir heykel yaptınız. Bu heykelde bir ilk mi oluyor?
- Heykeli döküm atölyesinden eve taşırken bir parçası üstüme takıldı ve çekiştirirken öyle güzel tınladı ki çok etkilendim. Bronz bir heykeldi ve ondan sonra her dokunan değişik sesler çıkarmaya başladı. Bu benim için bir sürpriz oldu.

- ABD'deki sanat eğitiminizden sonra Türkiye'de kimlerle çalıştınız?
- İrfan Hoca (Korkmazlar) ile uzun yıllar çalıştım. Marmara Üniversitesi'nde de Ümit Öztürk'le de çok çalıştım.

- Siz Türkiye'den çok yurtdışındaki sergilere katılıyorsunuz. Bugüne kadar hangi ülkelerde eserleriniz sergilendi?
- Karma sergilere katılıyorum genelde. Geçen sene mesela Floransa Bienali'ne katıldım. Almanya'da bir sergim oldu. Amerika'da New York'ta hem karma hem kişisel sergilerim oldu.
Haberin fotoğrafları