kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
20 Ekim 2008, Pazartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
Günaydın  
AYŞE ÖZYILMAZEL

Bizimkiler ve onlar arada çok fark var!

Festivale gelen Kevin Spacey, Adrian Brody ve Michael Ironside gibi Hollywood'un dev isimleri bizim ünlülere çok büyük dersler verdi. Tabii anlayana, görmeyi bilene sayın okur! Evet! Benim için henüz sonuçları bilmediğim şu dakikalarda (Yazıyı pazar sabahı yazıyorum) festivalin kapanış bölümünün en çarpıcı bölümü de buydu. Alın size Oscar'lı Kevin Spacey! Adam daha otele giriş yaptığı andan itibaren havada uçan sineğin bile hayranlığını kazandı. Sabahları şapkasını takıp kahvaltıya indi, galalara gitti, yanına gelen herkesle konuştu. Gece partilere katıldı. Sabaha kadar kalabalığa karışıp dans etti. Ne dört bir yanında korumaları vardı, ne de 'ben bir yıldızım' edası. İsteyenlerle fotoğraf çektirdi, hayranlarını kırmadı. Alın size Adrian Brody! O da Spacey'den farksızdı. Kahvaltıya inip açık büfeden yemeğini aldı. Yanına gelenlerle konuştu, bir an bile suratını asmadı, kaprisler yapmadı, özel isteklerde bulunmadı... Michael Ironside deseniz o da aynıydı... Hatta odasından çıkmak bilmeyen 'Güreşçi' filminin galası için Antalya'ya teşrif eden arıza adam Mickey Rourke bile lobide boy gösterdiğinde yanına gidenlere sempatiklikte kusur etmedi.

TAMAMDIRLAR!

Pek tabii ki festival davetlileri duruma şaşırdı! O filmlerini gözümüzü kırpmadan izlediğimiz yıldızlar bize gerçekten yakındı. İnsan şöhrette tavan yapmışken nasıl bu kadar mütevazı ve bu kadar 'tamamlanmış' durabilirdi? Beri yanda da bizim ünlülerimiz vardı... Otele girer selam vermeden taca kornere bakıp odalarına çekilirler, bakışlar hep ciddidir, tedirgindir, kolay kolay muhabbete girmezler. Hep endişeleri, kocaman kocaman egoları, çok mühim durumları vardır... Menajersiz şuradan şuraya gitmez, randevusuz iki çift laf etmezler. Benimki de laf; tabii ki onlar eşsizdirler, tastamamdırlar... Öyle mi acaba? Kendini geliştirmek ve iş heyecanından uzaklaşmamak için Hollywood'u bırakıp Londra'da kurduğu tiyatroda gençlerle çalışan Kevin Spacey'den bir şeyler kapabildiler mi acaba? Onları neyin büyük yaptığını gözlemlediler mi, anladılar mı acaba? Bilemiyorum! Keşke diyorum...