kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
18 Ekim 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
Cumartesi SABAH  
REFİK DURBAŞ

Hayatını şiirin değerleriyle süsledi

Geçmiş zaman, 1990 yılının yaklaşık bu günleri, TÜYAP Kitap Fuarı'nın dokuzuncu yılı. Nâzım Hikmet'in "Saçları saman sarısı kirpikleri mavi," eşi Vera Tulyakova, ilk kez İstanbul'a geliyor Cem Yayınevi'nin konuğu olarak...
Vera, uçaktan iner inmez Nâzım Hikmet'in bir vasiyetini anımsatıyor: "Ben belki bir daha İstanbul'u göremem, ama sen gidersen, ki mutlaka gideceksin; dünyanın hiçbir denizinde bizim Boğaz'ın balıklarının lezzeti yoktur.
Boğaz'a bakarak benim için iki istavrit eşliğinde bir kadeh rakı yudumla ve beni, ülkeme hasretimi hatırla böylece..." Vera, Moskova uçağından iner inmez, hemen Nâzım Hikmet'in vasiyeti üzerine Üsküdar'da Arabın Yeri'ne götürüldü. Masada Cem Yayınevi yöneticisi Ali Uğur, şair Ataol Behramoğlu, Rusçadan birçok değerli yapıtı dilimize kazandıran Mehmet Özgül, Nail Çakırhan, ben ve Vera. O gece Vera ile Nâzım Hikmet'in birlikteliğine Nail Çakırhan'ın yarım yüzyılı aşan anıları da eşlik edecekti.
Ağa Han Uluslararası Mimarlık Ödülü sahibi o Çakırhan ki, 1930 yılında Nâzım Hikmet ile 1+1=Bir adlı kitaba birlikte imza atmışlardı. Nâzım Hikmet'in baba evinde başlayan arkadaşlıkları cezaevlerinde de sürmüştü; hayatlarını süsleyen ideolojilerinin hasretlerinde ve gurbetlerinde de... Bu nedenle de Çakırhan'ın yüzyılın 98 merdiven basamağına tarihlenen yaşamı, nice dram ve dramalara sahne olmuştu.

YUNUS NADİ'NİN YANLIŞI
1937 yılında yaşadıkları unutulacak gibi değildir. Moskova Doğu Halkları Üniversitesi'nde okurken bir yandan da sosyalizmin uygulamalarını yakından görmek için bir tekstil fabrikasında çalışmaktadır. Tito, Ho Chi Minh, Kruşçev, Dimitrov gibi daha sonra ülkelerinin kaderinde rol oynayacak kimi devlet adamları üniversiteden arkadaşları arasındadır. Bu sırada 22 yaşındaki Taisa ile evlenir, bir süre sonra da çocukları olur: Rudik. Dünya, İkinci Dünya Savaşı'nın arifesindedir. Sovyet yönetimi, Çakırhan ve arkadaşlarından savaş sırasında çalışmalarını kendi ülkelerinde sürdürmelerini ister.
Çakırhan da çaresiz, Odesa üzerinden Türkiye'ye dönecektir Taisa ve sonraki yıllarda Kızıl Ordu'da general olacak Rudik'i Moskova'da bırakarak... "Taisa'nın bir otobüsün penceresinden ağlayarak el sallayışını hayatım boyunca unutamadım," diyecekti o gece. O gecenin bir anısı da Cumhuriyet gazetesi üzerineydi. Çakırhan, bir süre Cumhuriyet'te düzeltmen olarak çalışmıştır. Bir gün başyazar Yunus Nadi'nin 'fahiş' bir dil yanlışını düzeltecek; başyazar bunu yapanın Çakırhan olduğunu öğrenince Yeni Cami'nin arkasındaki saatçilerden aldırdığı arkası şimendiferli bir cep saatini armağan edecektir. Ki, o gece de Çakırhan'ın yelek cebindeydi o saat.
Mehmed Kemal'in deyişiyle gerçekten de açık ve gizli solculuğun arşivi Rasih Nuri İleri'ye göre, "Türkiye Komünist Partisi'nde şiir yazanlar oldukça fazladır, oysa şair olanlar yalnızca Nâzım Hikmet ve Nail V'dir,"; yani Nail (Vahdeti) Çakırhan.
Rasih Nuri İleri'nin sözleri iki açıdan da doğrudur: Hayat, şiirle güzelleşir ve anlam kazanır; şiirin varlığıdır hayata anlam katan, onu anlamlı kılan... Çakırhan, belki Nâzım Hikmet kadar çok yazmadı, ama hayatını nice şiirsel değerler ile süslemesini bildi. Ömrünün sonuna kadar sosyalist devrime inanması, hayatını bu mücadeleye adaması, inancı doğrultusunda yaşaması başlı başına bir uzun, bir büyük şiirdi bu yüzden.
Şiir, kelimeler dışında da bir yaşam biçimi olarak varlığını sürdürebilir çünkü...
Nail Çakırhan'ın yaşamında olduğu gibi...