kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
13 Ekim 2008, Pazartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
Günaydın  
ŞİRİN SEVER

Önemli olan, ne kadar iyi olmak istediğindir!

Gözlerinizi kitap raflarında gezdirirken, hakkında hiçbir fikrinizin olmadığı ama sırf adından etkilendiğiniz için kitap aldığınız olur mu hiç? Benim olur... Mesele Ne Kadar İyi Olduğun Değil, Ne Kadar İyi Olmak İstediğin işte onlardan biri. Paul Arden'dan. Dünyanın en çok sattıran kitabı yazılı üstünde. Arden dahi olarak tanınan ünlü bir reklamcı. Kariyerinin büyük bölümünü dünyaca ünlü reklam şirketi Saatchi&Saatchi'de yapmış; başarılı reklam kampanyalarına imza atmış biri. Bu kitabı da daha çok reklamcılara, reklam dünyasına dair... Ama 'iyi olmayı' istemek reklamcılara has değil! O yüzden herkesin, hepimizin okumasında bir sakınca yok. 'İyi olmaktan' kasıt da tahmin edersiniz ki iyi insan olmakla alakalı değil. Bir şey olmak, başarılı olmak, istediğini elde etmekten söz ediliyor. Dolayısıyla ne oluyor? Hooop diye hemen raftan bir tane alınıp anında okunuyor.
İşte sayfaları çevirirken ilk gözüme çarpan tespit: Yetenek işe yarar ama hırs kadar ileri götürmez... On puan, on puan, on puan! E o zaman niye hırslı olana öcü görmüş gibi bakılır? Arden'den ikinci tavsiye: Ulaşılmaza ulaşabilirsin... Ne demek bu? İşte cevabı geliyor: "Yapabileceğinden fazlasını hedeflemelisin. En iyi şirkette çalışamayacağını düşünüyorsan, amacın bu olsun. Bir şirketi yönetemeyeceğini düşünüyorsan, amacın bu olsun. Time dergisinin kapağında olamayacağını düşünüyorsan, işin gücün bu olsun. Hayalini gerçek olmak istediğin yere kur. İmkansız diye bir şey yok!" Söylemesi kolay! Ama hemen arkasındaki sayfada bomba örneği çakıyor Arden: "Gençliğinde Victoria Beckham'ın tutkusu; yaşıtlarından daha iyi olmak, hatta ünlü bir şarkıcı olmak değil, bir dünya markası olmaktı... Hayal etmekle yetinmedi, onu elde edecek kadar çok istedi. Ne kadar iyi olduğu önemli değildi. Önemli olan, ne kadar iyi olmak istediğiydi. İlginç olan, kendini George Michael ya da Mariah Carey ile değil, Persilmatik'le karşılaştırmasıydı. 'Persilmatik kadar meşhur olmak istiyorum' diyordu. İstediğin kadar gül, onu bugün bulunduğu noktaya getiren, bu orijinal hayal gücüdür." Son derece etkileyici değil mi?