kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
11 Ekim 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak
 
24 Saat
24 Saat
Elif Şafak

Davlumbaz tavşanı

SAMİ TOSUN
02.10.2008
Değerli okurlar, Allah sizi inandırsın, Elif Şafak'ı bu âlemden alıp götüren tavşan, ufakken bana da tebelleş olmuştu da kimseye diyemediydim. Kısmet bugüneymiş... Şöyle izah edeyim, Hürriyet gazetesi, artık bayram vesilesiyle midir, nedir, bilemediğim bir sebeple, ünlü yazarlara en tuhaf anılarını yazdırdı hafta içi. E, bana yazdıracak değiller ya, uluslararası edebi değerimiz Elif Şafak'a yazdırmışlar tabii. Fakat ortada bir karışıklık var; Elif Hanım küçükken meğerse bildiğimiz Alice imiş, bir tavşan onu yedi yaşındayken almış, çakma bir harikalar diyarına götürmüş! 'Olacak iş mi?' demeyin, Elif Hanım bu saçma gerçeği ilk kez açıklamış. Bir de göğe yükselip biz fanilere Yaradan'ın gözünden bakma hikâyesi var ama ben onu 'şaka' kabilinden yazdığına inanmak isterim, trend kabilinden salladığına değil...
Asıl meseleye geleyim... Elif Hanım'ı çakma harikalar diyarı turuna çıkaran tavşanın, benim çocukluğuma da son derece münasebetsiz bir yeri vardır. Ben yedi-sekiz yaşlarındayken, çok tuhaf bir komşumuz vardı: Harika Teyze. Bu teyze, iri basenlere sahip, fazlasıyla anaç bir teyzeydi. Kendi çocuğu olmadığı için, bana ve kardeşime aşırı ilgi gösterir, beni özellikle sever, "Tosunum okuyacak, büyük adam olacak," diye nazlatırdı...
Annem zaman zaman bizi Harika Teyze'ye emanet eder, çarşıya giderdi. İşte o zamanlar benim kabusum olurdu. Çünkü Harika Teyze'nin acayip bir 'besleme' arzusu vardı. Üç yumurtayı sahana kırıp ardından tümünü bana yedirdiği gibi, reçelli ekmek, tahin-pekmez, tulum peyniri... Anlayacağınız, beni beslemeye yarayacak ne materyal varsa burnuma dayardı. Yine öyle besleme arzusunun doruğa çıktığı bir gün, onca yumurtayı domatesle birlikte ittire kaktıra yedirmiş, ardından somun somun ekmeği burnuma dayamaya başlamıştı. Hiçbir yere kaçamıyordum. Harika Teyze beni iri basenlerinin arasına kıstırmış, mutfaktaki davlumbaz deliğini işaret ediyor, "Bak, şimdi tavşan çıkacak o delikten," diye dikkatimi dağıtarak ağzıma koca lokmaları tıkıyordu.
Ben delikten çıkacak tavşanı beklerken, birden her bir yanımı ateş basmaya başladı. Davlumbazın deliğinde bir hareketlenme gözleniyordu. "Harika Teyze!" diye hırlamaya çalıştım ama nafile, Harika Teyze yavaştan ortadan kayboluyor, onun yerine karşımda koskoca beyaz bir tavşan beliriyordu. Ama bu tavşan, genel tavşan popülasyonunun aksine, sevimsiz bir tavşandı. Hatta affedersiniz, yüzünde 'it' tabir edilen bir ifade vardı.
Kumarbaz ve sarhoş komşumuz Kürşat Abi'ninkine benziyordu o yüz ifadesi. "Samicim," dedi, "Gel bak şu boş inşaatta çikolatadan kolon ve kirişler var! Seni götüreyim de ye..." Doğal olarak şaşırdım. "Annem tanımadığın kimselerle boş inşaata gitme dedi," diye karşılık verdim, "Üstelik yanlış zaman, Harika Teyze bana birkaç kavanoz tahin-pekmez yutturdu az evvel!" İt bakışlı kocaman tavşan, ayıptır söylemesi, Harika Teyze ve basenleri hakkında çok edepsiz laflar etti.
Huzur içinde yatsın, Harika Teyze asla o lafları hak edecek kadın değildi. Neyse, "Peki o zaman," dedi tavşan, o zaman babanın cebindeki cüzdanı getir de Bakkal Hilmi'den sana şöyle kıyak bir top alalım..." Yahu, tavşan tavşan değil organize suç örgütü mübarek! İtiraz edecek oldum, enseme bi şaplak attı, "Yürü len gebertmeyeyim seni!" dedi. Eve koştum, babamın cüzdanını aramaya başladım. Fakat saçma bir durum olduğunun da farkındayım. Babam evde yok ki cüzdanı evde olsun. Bir yandan da iri tavşan, dişlerini cama dayamış, gözlerini üzerimden ayırmıyor! Birden mutfağa seğirttim, davlumbaz deliği aklıma geldi, oraya saklanmak üzere harekete geçtim. Harika Teyze beni öyle bir yedirmiş ki, bırakın davlumbaz deliğini Bolu Tüneli'nden bile geçebilecek durumum yok! Tavşan eve girmeye çalışıyor, ben davlumbaz deliğine! Perişan haldeyim...
Derken derinlerden Harika Teyze'nin ağlamaklı sesi duyuldu. "Sami! Tosunum! Hay ellerim kırılsaydı da yedirmeseydim!" diye feryat ediyordu. Meğerse beni o kadar beslemiş ki, en sonunda çatlayacak hale gelmişim ve kendimden geçmişim. Mide fesadı mı, neyse işte, ondan olmuşum. Harika Teyze'nin kocası Haldun Amca tesadüfen eve gelip de beni hastaneye kaldırmasa, şu anda aranızda bulunamayacakmışım.
Ya işte, Elif Şafak Hanım'a çakma harikalar diyarında görünen o tavşan, bana da Harika Teyze vasıtasıyla, üstelik belki de aynı gün davlumbaz deliğinden göründü.
Ne pis tavşanmış arkadaş! Daha sonra da arada bir rüyalarımda yokladı. Kaç senedir unutmuştum iblisi, hatırlatmanın sırası mıydı Elif Hanım? Ve size 'tuhaf' bir anınız sorulduğunda, çakma bir Elif Harikalar Diyarında kompozisyonundan daha iyisini ve daha önemlisi hakiki bir anınızı yazamaz mıydınız? Efendim? Yok mu? E, yazmak zorunda değildiniz o zaman...