kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
11 Ekim 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak
 
24 Saat
24 Saat

Mevlana'ya yeni bir Türk-Fransız bakışı

ATİLLA DORSAY
ATİLLA DORSAY
09.10.2008
Unesco'nun 2007 yılını Mevlana yılı ilan etmesi nedeniyle hazırlanan iki filmden biri.
Diğeri olan Mevlana: Aşkın Dansı adlı belgeseli geçen yıl izlemiştik. Biraz geç kalan diğeri işte karşımızda...
İlk filmin tersine, bu film bir hikâye anlatmayı seçiyor. Ama ortada gerçek anlamda bir hikâye de yok. Bu açıdan film yine de belgesele yakın duruyor. 1798 yılında, 3. Selim'in padişahlığı döneminde, saraya yakın olan besteci Dede Efendi hikâyenin baş kahramanı. (Ama o isimle bilinen Hamamizade İsmail değil: O tarihte o, 20 yaşında). Yaşlı Dede efendi, Fransızca bilir, Fransızlarla temastadır, onlardan dostları vardır. Paris'te Napolyon ünlü Mısır seferini başlatıp o ülkeyi Osmanlı egemenliğinden almaya kalkışınca, kıyamet kopar ve durumun içyüzünü anlamak, hasta Dede Efendi'nin sırtına yüklenir.
O sırada, ünlü hariciye nazırı Talleyrand'ın Fransa adına İstanbul'a gelmesi beklenmektedir.
Ama o gelmez, başkasını gönderir. Onu sahil sarayında ağırlamak da padişahın kızkardeşi Beyhan Sultan'a düşer. Bu arada Beyhan Sultan'ın harim-i ismetindeki Gülnihal Kalfa ile genç tabib Halil arasında bir ilişki başlar. Bizler de tüm bu olup bitenleri Dede'nin yanına çömez olarak giren genç bir Mevlevi'nin notlarından izleriz.
Tüm bunlar, gerçek bir dramatik filme malzeme olarak çok cılız. Buna çekim yetersizlikleri ekleniyor: Filmin ihtişamlı olması gereken sahneleri hiç de öyle değil. Dekorlar fena değil: Bir 19. yüzyıl Boğaz sarayının çok daha eski ve artık varolmayan 'sahil sarayı' olarak kullanımı dışında... Ama ciddi bir figürasyon eksikliği ve bir görkem zafiyeti var.
Oyuncu kadrosu ise çoğu TV dizilerinden gelen genelde genç ve deneyimsiz oyunculardan oluşuyor.
Peki ne var başarılı olan? Öncelikle Ayşe Şasa'nın büyük katkısıyla oluşan senaryo.
Mevlana'nın en has düşüncelerini, ölümsüz felsefesinin özünü bize duyuran, özellikle finalde tüylerimizi ürperten deyişlere yer veren... Ve de dönem tarihinin kimi olaylarıyla hiç değişmeyen insan gerçeği, kadın-erkek veya Doğu-Batı ilişkileri arasında organik bir bağ kurmayı deneyen...
Bilmiyorum, bu kadarı size yeterli olur mu? Keşke günün birinde Mevlana üzerine büyüklüğüyle gerçekten orantılı filmler yapılabilse...

Dinle Neyden * *
Yönetmen: Jacques Deschamps
Senaryo: Ayşe Şasa, İsmail Eren
Görüntü: Octavio Espirito Santo
Müzik: Özan Eren
Oyuncular: Ahu Türkpençe, Alican Yücesoy, Emin Olcay, Metin Hara, Lale Mansur, Jean Benguigui, Burhan Öçal, Altuğ Yücel. PHS Film yapımı.