kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
11 Ekim 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
ERGUN BABAHAN

Askerin sorunu

Bir süredir kafamı kurcalayan bir soruyu dün Radikal'de Mehmet Ali Kışlalı dile getirdi: "Türk Silahlı Kuvvetleri çaresiz mi?" diye sordu.
Kışlalı yazısında ister "düşük yoğunluklu çatışma", ister "asimetrik savaş" denilsin, son dönemde büyük ordu sahibi ülkelerin bu savaşları kazanamadığı gerçeğinin altını çizip şöyle diyor:
"Türkiye'nin durumu farklı. Mücadeleyi kendi topraklarındaki ayrılıkçı etnik grubun küçük bir parçasına karşı yapıyor. Büyük parça ise devletin yanında. Sayıları 80 bini bulan köy korucuları onlara karşı savaşıyor. Buna karşın mücadele 24 yıldır sürüyor."
Türkiye'de sivil iktidarlar terörle mücadeleyi genelde askere havale etti, sorunu daha çok askeri bir sorun olarak gördü.
Bu bir gerçek.
Olayın böyle ele alınması, sorunun her boyutunun özgürce tartışılmasını, buna göre strateji geliştirilmesini de engelledi.
Bu mesele, askerin sorumluluk alanı dışında konuşulması yasak bir konu haline geldi.
Kışlalı'nın deyimiyle "İktidarlar konunun, Türkiye için yaşamsal önemini anlamaya çalışmadan, askerin görece bilgi ve deneyimlerinin verdiği, görece yol gösterici isteklerini karşılamaya gayret etmekle yetinmişlerdir."
Asker de sivil iktidardan daha fazla yetki ve para talebinde bulunarak bir mücadele yürütmüştür.
Ancak bugünkü yapının artık böyle bir mücadeleyi aynı koşullarda yürütmeye müsait olmadığı ortada.
Hem sivil siyasetin, hem askerlerin bir paradigma değişimine ihtiyacı var.
Dağlıca'nın ardından gerçekleşen Aktütün baskını askeri kanatta da bir sıkıntı olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Bu sadece mücadelenin yürütülmesi ile ilgili değil.
Askerin toplumla iletişiminde de ciddi bir sorun var.
Hava Kuvvetleri Komutanı'nın golf oynamasıyla ilgili çelişkili açıklamalardan, karakollar için gerekli paranın bulunup bulunmadığına dair bilgilere varıncaya kadar açığa çıkan bir sorun bu.
Bölücü terörle mücadele her kurumda eksikliklere, yanlışlıklara yol açmış olabilir.
Önemli olan durumun fotoğrafını net çekip ona göre yapılanmak ve önlem almaktır.
Türkiye, hukukun içinde kalarak terörle mücadele edip terör örgütünü etkisiz hale getirecek güce sahiptir.
Ama bu gerçek, eksiklerin ve yanlışların görülmesine engel olmamalıdır.
Ülkeyi belirli aralıklarla acıya boğan bu sorunun çözümünde hep denildiği gibi, sadece askeri yöntem başarı sağlayamaz.
Ancak terör örgütü silahı bırakmadan askeri yöntem tamamen devre dışı kalamaz elbette.
O yüzden askeri gücün doğru ve yerinde kullanılıp kullanılmadığı da sorgulanmalı, tartışılmalıdır.