kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
10 Ekim 2008, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
ENGİN ARDIÇ

Fenerbahçespor Galatasarayspor'a karşı

Buna benzer filmleri çok seyrettik, bizi heyecanlandırmıyor: Ertuğrul gider Mustafa gelir, Fatih yatay kaydırma yapar Ertuğrul onun yerine geçer, sonra Fatih gider Ersun gelir, derken Şenol piyasaya çıkar, Samet devreye girer, o oraya bu buraya, millet de oyalanır...
Öte yandan bir yabancı istifa eder ya da kovulur, yerine istifa etmek ya da kovulmak üzere başka bir yabancı...
Mesele bu değildir.
Mesele, başına ya da ayağına kim gelirse gelsin, kim giderse gitsin, "büyük takımların" artık o kadar da büyük olmamaları... Tersten söylersek galiba gerçeği yakalayacağız: Aslında, "küçük takımların" artık eskisi kadar küçük olmamaları!
Eskiden, bir Sivasspor'un Fenerbahçe'yle başabaş oynaması, bir Beşiktaş'ın Hacettepe'yi yenmekte zorlanması, bir Bursaspor'un Galatasaray'ı silkeleyip geçmesi, bir Kayserispor'un Fener'e dört çekmesi "düşünülemezdi" bile...
Tıpkı, köşe başındaki bakkalda viski ve yabancı sigara, az ilerideki döviz büfesinde dolar satılacağının düşünülemez olması gibi.
Tıpkı, Anadolu kasabalarında Brezilyalı, Gineli, Ganalı, İsrailli, Arjantinli futbolcular görmenin düşünülemez olması gibi.
1958'den önce bir milli lig bile yoktu yahu kayıtlı kuyutlu, İstanbullular kendi aralarında maç yaparlardı, rakipler de Yeşildirek, Karagümrük, Beyoğluspor, Kasımpaşa, Sarıyer, Beykoz...
İzmir'den Göztepe, Altay ve Karşıyaka, Ankara'dan Gençlerbirliği ve Ankaragücü kendilerini kabul ettirdiler. Tek şehir değil, üç büyük şehir vardı futbolda. Türkiye değişiyordu.
Altmışlı yıllarda ülke iyice "hareketlenmeye" başlayınca bir de baktık, Eskişehir, Trabzon, Bursa, Samsun diye birtakım illerimiz de varmış, oralarda da futbol oynanırmış!
Arkadan diğerleri geldiler. Bugün, bazı küçük ve zorlama müessese takımlarını saymazsak (Belediyespor falan), İstanbul futboluyla Anadolu futbolu arasında çok önemli bir fark kalmamıştır. (Dünya ölçüleriyle bakarsak hepsi kötüdür ama eskiye oranla daha az kötüdür.)
Bu bize neyi gösterir? Türkiye'nin geri bir ülke olduğunu ama artık "o kadar da geri" olmadığını...
Anadolu'nun, üzerinde yüzyılların biriktirdiği ölü toprağını silkmekte, kendine gelmekte olduğunu...
Ve de nasıl ekonomide ve politikada Amerikan hegemonyası sarsılıyorsa, Türk futbolunda da İstanbul "dükalığının" mevzi kaybettiğini tabii.
Bu, sağlıklı bir gidiştir.
Kanarya ve Cimbom, artık birer "Fenerbahçespor, Galatasarayspor" olmuşlardır.
Bursa'nın, Kayseri'nin bizleri yenmesine taraftar olarak üzülelim, vatandaş olarak sevinelim.
Başbakanın Kasımpaşalı ve Rizeli, cumhurbaşkanının Kayserili olmasına sinirlenen cici hanımları ve beyleri de tuzlayalım da kokmasınlar.
"Antalyalı" gelse çok sevinecekler, bunu bir çelişki olarak görmüyorlar ama!
Belki de bürokrat olunca insan artık göbeğini kaşımıyordur canım...