Olay yine değişmedi. Hemen her şarkıda tüm sulugözlülüğüm eyleme geçti, içimden şurup gibi bir şeyler akmaya başladı, yanımdaki sevdiğimle ellerimiz buluştu. Çünkü
Mamma Mia ve de ABBA şarkıları bana 80'leri yeniden yaşatıyordu. Yani 40'lı yaşlarımı... O yılları böylesine özleyeceğim aklıma gelir miydi? 'İhtilal sonrası' yılları, solun ve giderek aydınların ezildiği, siyasetin toplumdan adeta dışlandığı, Özal'ın kıymeti sonradan anlaşılan biçimde bizi pazar ekonomisiyle tanıştırdığı, Dalan'ın İstanbul'da bir belediye başkanının neler yapabileceğini ilk kez gösterdiği yıllar. Sinemada Hollywood'un kesin egemenliği, pop müzikte disko ritminin başka her şeyi duyulmaz kıldığı yıllar. Ve o müzikle, o ritimle özdeşleşen ABBA şarkıları. Sonradan diskonun tu-kaka olması ve alabildiğine horlanmasıyla ABBA'nın da bir ölçüde eleştirilmesi, giderek unutulması. Ama o şarkılardaki neredeyse ortak ritmin ve uçarı sözlerin ardında, aslında ne çok duygu ve ne kadar iyi melodi gizliymiş... Filmini, malum, yeni gördük. Ben ne kadar çok sevdiğimi yazarken, ABBA müziği hakkında düşündüklerimi de özetlemiştim. Ama müzikal bambaşka bir şey... Sahnenin canlılığı, sanatçıların dinamizmi, şarkıların play-back'siz söylenmesinin üstünlüğü tartışılmaz. Ayağımıza kadar gelen bu müzikali kaçırmayın. Dünyayı dolaşan bir sanat olayını bize getirenlere, başta Garanti Bankası ve BKM-Beşiktaş Kültür Merkezi'ne, ayrıca teşekkürler.
Yayın tarihi: 10 Ekim 2008, Cuma
Web adresi: http://www.sabah.com.tr/2008/10/10/cm/haber,7D8945D0921C4F9E8EEB62747F1856CC.html
Tüm hakları saklıdır.