kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
8 Ekim 2008, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
HAŞMET BABAOĞLU

Beyoğlu'nda bir saray ressamı!

Biliyorum, kime "İstanbul'da önemli bir sergi"den söz etmeye kalkışsam, aklına hemen Salvador Dali sergisi geliyor!
Haklılar!
Büyük bir 20. yüzyıl ressamı mıdır; yoksa harika bir ilüstratör müdür, karar veremeyenlerdenim. Yine de hangi şehirde bir Dali sergisi görsem, işi gücü bırakır, heyecanla içeri dalarım.
Ama Dali'yi bir kenara koyarsak...
İki önemli sergi daha var İstanbul'da!
Biri Pera Müzesi'ndeki "Doğunun Cazibesi: Britanya Oryantalist Resmi" adlı sergi. Tam 103 yapıt var bu sergide.
Diğeri ise Beyoğlu Yapı Kredi Sermet Çifter Salonu'ndaki İtalyan oryantalisti Zonaro'nun resimlerini konuk eden sergi: "Hayatın ve Işığın Ressamı: Bir Osmanlı Saray Ressamının Hayatı ve Eserleri."
Oryantalizm deyince...
18. yüzyılda serpilip 19. yüzyılda gelişen "şarkiyatçı" kafanın; bütün o Batılı yazar çizer tayfasının "kafes, han, kervan, şadırvan" sevdasının masum olmadığını artık iyi biliyoruz.
Doğu'yu dişil, uyuşuk ve bazen vahşi bazen çocuksu bir dünya olarak görüp resmetmek Batı'nın hükümranlığını ve sömürgeci hedeflerini meşrulaştırıyordu!
Uzun ve derin bir hikaye!
Bu "hikaye"yi önemseyenler Pera Müzesi'ndeki sergiyi mutlaka gezmeliler.
Fakat uyarmak isterim: Oryantalistlerin hepsini "kafasına estiği gibi hariçten gazel atan" insanlar olarak görmemeli!
Bazısı cidden "güzel insan" dır.
Örnek mi?
İşte Abdülhamid'in 20 yıl saray ressamlığını ve bir süre de "Silah Müzesi"nin müdürlüğünü yapan Zonaro!
O Zonaro ki, "İstanbul yerine Paris'e gitseydi Matisse kadar gözde olurdu" denir.
Zonaro'nun ünlü ve bakanı içine çekecek kadar etkileyici tablolarından biri "Rufai Dervişleri" resmidir.
Merak ederdim bu tabloyu nasıl yaptığını...
Meğer İstanbul'daki tekkeye girip ayini izlemek istermiş de dostları ona eşlik etmekten kaçınırmış.
Ama yılmamış!
Nihayet bir gün tekkenin kapısında kalabalığa karışıp içeri girivermiş.
Bir ara ya tanınırsam diye heyecandan ölecekmiş!
Yine de vazgeçmemiş. Herkesin yaptığı gibi bağdaş kurup bir yere oturmuş! Hatta bir derviş tef uzatınca alıp çalmak zorunda kalmış!
Ayin bitip tekkeden çıktığında saatlerce alışık olmadığı biçimde bağdaş kurmaktan ayakta duramayacak haldeymiş.
Sonraları Rufai ve Mevlevi dervişleriyle tanışıp ahbap olmuş. Karşısına oturtup portrelerini de yapmış.
Zonaro'nun resimlerindeki yanlışları dostu Kami Bey düzeltirmiş!
Bir tablosunda cami içinde bastonuyla ilerleyen yaşlı bir adam yapmış. Kami Bey sildirmiş bastonu!
Gerekçesini şöyle açıklamış: "Kimse camiye koltuk değneği veya bastonla girmez. Çünkü kapıda her zaman düşkünleri, koluna girerek camideki yerine götürecek hayırseverler bulunur, namaz bitince de başkaları onu alır, bastonunu alacağı kapıya götürür."
Hatıratında şunları da yazıyor Zonaro :
"Bizim dinimizden ne kadar farklı! Camide herkesin yan yana dirsek dirseğe namaz kıldığı bir alan mevcut. Herkesin Tanrı önünde eşit olduğu bu mabette şehzadenin yanında bir sandalcı, sadrazamın yanında bir hamal saf tutuyor!
Bu denli yalınlıkta, öyle bir şiirsellik!"