kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
5 Ekim 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak
 
24 Saat
24 Saat
Fatma Karabıyık Barbarosoğlu son romanında medyanın diline yetişmeye çalışmış.

Medya zamanının tutuklusuyuz

MÜJGÂN HALİS
20.09.2008
Fatma Karabıyık Barbarosoğlu'nun gerçek ile 'bilincin kıvrımları'nın iç içe geçtiği bir kurguyla yazdığı Medyasenfoni adlı son romanı komplo, kurgu, sahtelik ve şiddete her yerinden bulaşmış bir gücü, medyayı anlatıyor. Kitabında medyanın kadınlara bakışına da değinen yazar, medyanın erkekleri 'kalemleri', kadınlarıysa 'kimlikleri' üzerinden sunduğunu söylüyor..
İLİŞKİLİ HABERLER
Medya zamanının tutuklusuyuz
- Medyasenfoni'deki ifadenizle sizce neyi, nasıl görüyoruz?
- Biz artık gerçeği kalp gözü ve kafa gözüyle görmüyoruz. Kendi gözlerimizin yerini kameralara bıraktık. Bir şeyin var olduğuna inanmamız için onun önce ekranda görünmesini bekliyoruz. Bütünlük duygusunun parçalandığı bir kimlik krizi yaşıyoruz. İnsan ancak hafızası olduğu sürece insan kalabilir. Hafızamızda birikenler bizi ortak hikayenin özneleri kılar. Hafızamızı yitirmemizin en önemli nedeni medya zamanına mahkum olmamız diye düşünüyorum.

- Medyasenfoni'deki temanın; medyanın, tarihsellikten kopuk olarak öznesini ve yüklemini kendisinin yarattığı bir zamanı yaratmak olduğunu söylemek mümkün mü?
- Evet, anlatmak istediğim tam da bu. Siz çok iyi bir okuyucusunuz. Her kitabımda en iyi okuyucu ödülüm var benim. Bu defa bu ödülü siz kazandınız.
Romanın gizli kahramanı, 'medya zamanı' diyorum. Her okuyucu için bu farklı olabilir. Çünkü yazar eserini bir yerden yazar, her okuyucu da kendi bulunduğu yerden okur.

- Sabun köpüğü kadın yazarlar, muhafazakâr gayler, bikinili, başörtülü kadınlar, tesettür defileleri... Bütün bu görüntüler, toplumun bir kurgu içinde olduğunun göstergesiyse, bizim gerçeğimiz nedir?
- 'Gerçeğimiz ne?' sorusuna cevap verebilmek için önce gerçek ile yüzleşmeye hazır olmamız gerekiyor.
Oysa toplumun her kesimi kendine ayrıcalıklı yer istiyor.
Herkes konuşma hürriyeti istiyor.
Ama hiç kimse dinlemek istemiyor.
Çünkü kendi sözünün en önemli söz olduğunu düşünüyor.
Çünkü kendisini 'normal', karşısındakini 'norm dışı' görüyor. Halkın genel algısı bu hale gelince ortaya 'Medyasenfoni' gibi gizli örgütler çıkıyor. Bu örgütün temel amacı gerçeği tersyüz etmek. Olmazları bir araya getirerek toplumsal değerleri aşındırmak.

PARANOYA YAŞIYORUZ

- Taksiciler aracılığıyla halkın nabzının tutulduğu, azizeye dönüştürülen porno yıldızlarının yaşadığı bir çağda farkında olmadığımız bir paranoya mı yaşıyoruz? Peki ruhumuzu nasıl sağaltacağız?
- Komplo teorilerinin böyle bir rolü var. Doğruluğu ya da olabilirliğinden daha önemli olan böyle bir paranoyaya sevk etmesi.
Ben romanımı nisan ayında bitirdim. Ergenekon dosyasında biliyorsunuz, bu taksiciler meselesi de yer alıyor. Herkesin kirli olduğunu düşünmeden önce, kendi kirlerimizle yüzleşmeyi göze alarak ve olaylara kimlikçi bir noktadan bakmaktan vazgeçerek iyileşebiliriz. Özellikle son beş yıldır "Benim katilim iyidir, benim hırsızım iyidir," anlayışı gelişti.
Oysa asıl olan eylemin kendisidir. Kim olursa olsun çalan hırsızdır, öldüren katil.

- Medyasenfoni'de dikkat çektiğiniz, 'bayan' diye tabir edilen kadın yazarlar hakkında ne söylemek istersiniz?
- İktidarı paylaşmak istemeyen erkekler, hayat tarzlarıyla muhalif duruşu imha ediyor. Dünyanın derdiyle dertlenen insanlara medyada yer yok. Ama diğer taraftan kadın yazarların sayısı giderek artıyor. Hangi kadınların? Kendi kadınlığını, erkek arkadaşını, çorabını, diş macununu yazan kadınların.

- 'Kadın' ve 'yazar' kelimelerinin yan yana geliş halleri hakkında ne söylemek istersiniz?
- Bir yazarlar var, bir de kadın yazarlar... Ne denmiş oluyor böylece, normal olan, yazarın erkek olması. Benim ayrımım şöyle: Yazarlar vardır. Onların erkek ya da kadın olması yazarlıklarından sonra gelir. Yani yazar erkekler ve yazar kadınlar vardır. Kadın yazar denilerek kadınların yazarlığı azaltılmaya çalışılıyor. Kadın yazar kategorisini geçersiz kılmak için 'erkek yazar' kategorisinin işlevsel hale gelmesi şart.

- Ama Medyasenfoni'de bir kadın var ki, Nazire, vicdan gibi. Böylesine bir karakterin neden ölü olduğunu anlayamadım.
- Yaşasaydı, Neşe, onun en iyi arkadaşı olduğunun farkına varmamış olacaktı. Ancak öldükten sonra ve üzerinden yıllar geçince anlıyor bu durumu. Neden ölü? Yaşayan başörtülü kadınları artık muhafazakâr erkeklerin bir kısmının da yeterince iyi bulmuyor. Diğer taraftan Kemalistler için de makbul başörtülü kadınlar onların anneanneleri ve babaanneleri. Hal böyle olunca iyi bir şaire olan Nazire ancak ölmüş bir kahraman olarak varolabilirdi.