kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
5 Ekim 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
EMRE AKÖZ

Bu 'yanlış' politika zaten 'partiler üstü'

Şemdinli'nin Aktütün köyündeki Jandarma Sınır Karakolu'na yapılan saldırı sonucu 15 askerimiz şehit oldu. Ayrıca kayıp ve yaralılar var.
PKK saldırısına siyasi kesimden çeşitli tepkiler verildi.
Bunlardan biri de " partiler üstü " bir politika izlenmesi yönündeki çağrıydı.
PKK saldırıları 1984 yılında başladı. Giderek şiddetlendi. 1990'ların başında " kurtarılmış bölgelerden " dahi söz edilir oldu.
Partiler üstü politika izleme çağrısı, o günlerden beri defalarca gündeme getirilir.
Ne zaman Aktütün'deki gibi infial uyandıran, ruh dünyamızı allak bullak eden " çok şehitli " bir saldırı olsa, aynı sözleri işitiyoruz.
Mesela geçen yıl art arda meydana gelen Çukurca ve Dağlıca saldırılarından sonra da benzeri çağrılar yapılmıştı.
Ancak tuhaf bir durumla karşı karşıyayız: Adına ne derseniz deyin ( PKK sorunu, Kürt sorunu, Güneydoğu sorunu), bu "sorun" zaten çok uzun süredir "partiler üstü" bir biçimde, yani bir " devlet politikası " olarak ele alınıyor.
İktidarda hangi parti olursa olsun, bu partinin (ya da partilerin) programında sorunla ilgili ne yazarsa yazsın, dönüp dolaşıp aynı noktaya geliniyor.
Önce bir takım " açılımlar " yapılıyor (mesela Demirel'in 1990'ların başında " Kürt realitesini tanıyoruz " demesi) ama ardından, "devlet politikası" siyasi alana hâkim kılınıyor.
Bu sorun hiçbir dönemde " iktidar partisinin ya da koalisyon hükümetinin politikası " olarak ele alınmadı ki!
Ancak şu oldu: "Sorun" daima iç politikada rol alan aktörler tarafından kullanıldı.
Hatırlayalım: 22 Temmuz 2007 seçimlerinden önce, PKK saldırıları başladı. Şehit cenazeleri gösteriye dönüştürüldü. " Katil hükümet " diye sloganlar atıldı.
Bunu üzerine cenaze törenleri Emniyet tarafından kameralarla izlenmeye başladı.
Sonuç: Cenaze törenlerini karıştıranların aynı tipler olduğu ortaya çıktı. Bunlar kent kent, kasaba kasaba dolaşarak halkı kışkırtıyor, cenaze törenlerini siyasi şova dönüştürüyorlardı.
Emniyet kameraları tarafından saptanmaya başlanınca, bu tipler birden ortadan kayboldu. İşin ilginç yanı seçimler yaklaştıkça PKK saldırıları da azalmaya başladı.
Ne kadar manidar: Yerel seçimlere doğru gittiğimiz bu dönemde de PKK yine saldırdı.
Bundan sonra olacakların bir kısmı şimdiden belli: Bir kez daha operasyonlara hız verilecek, bir kez daha Güneydoğu bölgesi gerilecek.
Bu arada Anayasa Mahkemesi, DTP hakkında " kapatma kararı " alırsa, durum " şahinler " açısından, pastanın üstündeki krema gibi olacak.
İki tarafın da şahinleri, " barış ve demokratikleşme " yanlılarına dönerek, " biz size söylemiştik, bunlarla anlaşma yapılmaz; tek yol savaşmak " diyecek.
Bir başka manidar durum da, Aktütün karakolunun daha önce saldırılara maruz kalması. Bugüne kadar 40'ın üstünde şehit verilen bir yer olması.
Şu tarz sözleri bilirsiniz: " Beni bir kere kandırırsan, senin ahlaksızlığın; iki kere kandırırsan, benim akılsızlığım. "
Ne biri, ne ikisi?
Yanlışlığı apaçık ortaya çıkan bir politika hâlâ sürdürülüyorsa, aynı senaryo defalarca ve defalarca sahneye konuluyorsa; bu kimin ahlaksızlığı ve de kimin akılsızlığı?