kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
5 Ekim 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
MEHMET BARLAS
BAŞYAZI

Aktütün Karakolu'nun savunulmasındaki zaaflar bilinmiyor muydu?

Ülke topraklarının bütünlüğünü, sınırlarımızın güvenliğini korumak için gerektiğinde canlarını veren Silahlı Kuvvetlerimizin mensuplarına, saygı ve minnet duyduğumuzu bir kez daha tekrarlamalıyız.
İşte son olarak, Aktütün Karakolu'nda 15 şehit daha verdik.
Türkiye'nin çeşitli yörelerindeki 15 ailenin daha yürekleri yandı.
Bu noktada bizi olduğu gibi, sayısız insanı huzursuz eden bir düşünceyi de seslendirmek zorundayız.
Haberlerde izleyerek, sizler de hafızanızdaki bilgileri tazelemişsinizdir.
Irak sınırına 4, İran sınırına da 40 kilometre uzaklıktaki Aktütün Jandarma Sınır Karakolu daha önce de dört defa PKK'lı teröristlerin saldırısına uğramıştı... Son olarak dün verdiğimiz 15 şehidimizle birlikte, Aktütün Karakolu'nda bugüne kadar verilen şehit sayısı 43'e ulaştı.
"Askerlik" de, doktorluk gibi, mühendislik gibi bir meslektir.
Bu mesleğin mensupları da aldıkları eğitimle uzmanlaşırlar, bu meslekten olmayanlardan çok farklı bilgilerle savaşı, barışı, güvenliği değerlendirirler.
Hiçbir deneyimi olmayan gençler, bu mesleğin yetişmiş kadrolarına kendilerini teslim ederler.
Onların emirlerine uyarlar ve gerekirse ölüme de giderler.

Sorular var
Aktütün Karakolu'nun dört kez saldırıya uğraması ve her saldırıda şehitler vermemiz meselesi, herhalde askerlik mesleğinin mensupları tarafından tartışılmalıdır.
"Şehitlerimizin kanları yerde kalmayacak" veya "Gereken neyse hepsi yapılacak" benzeri açıklamaların, bu noktada kamuoyunu tatmin etmeyeceği artık bilinmelidir.
Bu konuda ilk akla gelen soru şudur:
- Aktütün Karakolu eğer savunulması imkânsız ve saldırılara çok açık bir mekânda ise, bundan önceki saldırılar ertesinde neden durum değerlendirmesi yapılmamıştır? Bu alanın savunulmasındaki zaafları giderecek tedbirler neden alınmamıştır?
Hatırlayalım bundan önce aynı karakola yapılan baskınları...
- Aktütün Karakolu'na ilk saldırı 12 Eylül 1992'de gerçekleşmişti. 22 askerimizin şehit edildiği Aktütün Karakolu baskınını Irak'ın kuzeyinden gelen PKK 400 kişilik grupla gerçekleştirmişti.
- PKK tarafından 5 Haziran 2007 tarihinde gerçekleştirilen saldırıda ise ölen olmadı. Ancak bu ikinci saldırıdan yaklaşık iki ay sonra 22 Temmuz 2007 günü üçüncü saldırı yapıldı. Bir asker hayatını yitirdi.

İstihbarat zaafı mı?
- Bundan 16 yıl sonra Mayıs 2008'de ise yine Irak'ın kuzeyinden Leylek ve Çerçele Dağı üzerinden gelen teröristler aynı karakola bu kez 200 kişilik grupla saldırdı. Saldırıda 6 askerimiz şehit olurken, 19 terörist öldürüldü.
- Önceki gün ise yine aynı karakola gerçekleştirilen hain saldırıda ise 15 şehit verdik. İki uzman çavuştan halen haber alınamazken, iki ağır yaralı askerimiz bulunuyor.
Bir diğer cevap aranılması gereken soru da herhalde şu olmalıdır:
- İstihbarat faaliyetlerimizde bir zaaf var ki, bu kadar büyük kayıplara yol açan saldırılar, ancak gerçekleştikten sonra öğreniliyor? Pilotsuz uçaklarımızın gözlemleri, Irak'taki ABD kuvvetleri ile istihbarat alanındaki işbirliği, yerel istihbarat çalışmaları hiç sonuç vermiyor mu?
Biliyoruz ki bu ve bunlara benzer sorular askerlik mesleğinin profesyonelleri tarafından da seslendirilmekte.
Ve biliyoruz ki özeleştiri yapılamayan mesleklerde hatalar birbirini kovalar.
Askerlik mesleğindeki hatalar ise, can kayıpları ile sonuçlanır.