kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
2 Ekim 2008, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
EMRE AKÖZ

'O yasak kararını sen mi verdin baba?'

AKP'ye ve DTP'ye kapatma davaları açıldığından beri, çeşitli düzeylerdeki yargıçların "ideolojik" ve "siyasi" açıdan taraflı davrandıklarına ilişkin sürüyle yorum çıktı.
Bugün yargıçlarımızın başka bir alanda da yetersiz kaldıklarını görüyoruz. Kısaca "bilgi" alanı diyebiliriz buna.
Mesela "YouTube" adlı video paylaşım sitesine girişi yasakladılar. Aynı şekilde, evrimci ve ateist Richard Dawkins'in sitesine girmek de yasak.
Yasakladılar da ne oldu? Hiç!
Bir işe yaradı mı? Hayır!
Sadece Türkiye'yi, İran ya da Çin gibi "internet yasakçısı" ülkeler seviyesine indirdiler. (Yani bizzat "Türkiye, İran olmasın" diyenlerin marifetiyle 'İranlaşıyoruz'.)
Öte yandan bilgisayara ve internete aşina olan herkes bu iki siteye de deyim yerindeyse "elini kolunu sallayarak" giriyor.
Dünkü Radikal'de İstanbul Barosu Bilişim Hukuku Merkezi Başkanı Mete Tevetoğlu'nun bir açıklaması vardı.
YouTube'a yasak getiren mahkemenin yargıçlarından biri itiraf etmiş:
"Mevzudan anlamam. 'Web' nedir, 'hosting' nedir; bilmem. Getirdiler videoyu, izledik, tamam dedik, yasakladık. Akşam eve gittim. Oğlum, 'Baba o yasak kararını sen mi verdin' dedi."
Dünya ve onunla beraber Türkiye hızla değişirken, yargıçlarımız olup biteni anlamakta zorlanıyor. Eski alışkanlıklarıyla karar veriyorlar.
Çünkü "bilmeyince", yani mesela yeni teknolojilerin ne mene bir şey olduğunu kavramayınca, "elinde çekiç olan, her sorunu çivi olarak görür" misali, "yasaklamayı" tek araç olarak görüyorlar.
Adalet Bakanlığı'nın özellikle genç yargıçları Avrupa Birliği ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi konularda eğittiğini biliyoruz.
Ancak bu yargıçların, Yargıtay ya da Anayasa Mahkemesi gibi yüksek seviyelere ulaşarak "çağdaş kararlar alması" zamanla mümkün olacak.
O gün gelene dek, hukuktan kaynaklanan siyasi gerginlikler devam edecek. Yine de gidişat olumlu.
Bakanlığın benzeri bir "eğitim" faaliyetini "bilişim" konusunda da göstermesi gerek. Çünkü ticaretten kültüre, dünya artık internetsiz iş yapmıyor.
Yargıçların şunu anlaması gerek: İnternetle ilgili olur olmaz yasaklar getirdiklerinde, farkında olmadan kendi saygınlıklarını da zedeliyorlar.
Çünkü böyle yaparak, "yasakçılık" bir yana, düpedüz "bilgisiz" sınıfına dahil oluyorlar. (Baksanıza, yargıcın oğlu dahi babasının kararına dudak büküyor!)
Yani bir yargıç, belli bir internet sitesine girişi engellediğinde, ben ona sadece "yasakçı" demekle kalmıyorum, aynı anda "bilgisiz" de diyorum.
Tabii benimle birlikte interneti kullanan milyonlarca genç de aynı şeyi söylüyor.
Yasakçılık bir yargıcın saygınlığına fazla halel getirmez. Çünkü ilgili kanunu esas alarak kararını veriyor.
Üzülürüz, kızarız ama neticede, "Ne yapalım, tutucuymuş, kanunu bu şekilde yorumlamış" deriz.
Ancak aynı yargıç; "bilmeden, anlamadan, kavramadan" karar verdiğinde; işte o zaman bilgisizliğini ilan etmiş oluyor ve dolayısıyla da saygınlığı zedeleniyor.