kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
2 Ekim 2008, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
HAŞMET BABAOĞLU

Yoldayım iyiyim

Şafakta yola çıkışların ürperten güzelliği... Özlemişim bu duyguyu.
Özlemişim bu duygunun insanı dirilten gücünü.
Araba vapuruna girip kontağı kapattığım an şöyle bir durup birkaç saat önceki halimi hatırladım.
Bayramda İstanbul'un keyfini yaşama hayaliyle yatağa girmiştim.
Fakat garip bir sonbahar hüznü çöküp uykumu kaçırmıştı.
Çoluk çocuk olsa, sabaha yapılacak ne çok şey bekliyor olurdu beni! Nasıl "şekerli" bir bayram havası sarardı benliğimi!
Ama biliyordum ki, bir iki bayramlaşmadan sonra modern hayatın tatil günlerine has çarkları işlemeye başlayacak ve beni hüznün yanında bir de ağır bir uyuşukluk hali teslim alacaktı.
O yüzden yataktan fırladığım gibi üstünkörü bir valiz hazırlayıp yola çıkmıştım.
Özgürlük bir gerçeklik mi, eylem mi, yoksa hayal mi?
Şimdi bunun tartışmasına girmeyeceğim.
Ama uzun yola çıkmanın insana derin bir özgürlük hissi verdiğine kalıbımı basarım!
Sanki hem sihir hem keramet!
Çünkü yola düşmek demek...
Gitmek demek...
Hani Mor ve Ötesi şarkısındaki gibi "aldım, verdin, ben seni yendim" dünyasını arkanda bırakıp uzaklaşmak demek!
Bir süreliğine de olsa!..
Direksiyondayken düşünüyorum da...
Sabah sisiyle kaplanmış vadilere bakmak; Eylül yağmurlarıyla azıcık da olsa kendine gelmeye başlamış baraj göllerini görmek çok iyi geliyor bana.
Mola verdiğim yerde bayramlaştığım insanların gözlerindeki parıltıya; kahvenin kokusuna, tostun kenarından sarkan erimiş peynirin sakallarıma yapışmasına bayılıyorum.
Durup benzin alıyorum.
Pompacı bıyık altından gülümseyerek "ne olacak bu dünyanın hali Haşmet abi?" deyince "Allah iyiliğini versin, ben de ne olacak Fener'in hali diye soracaksın sandım" diyorum.
O da bu kez iyice gülerek "hangi birini sorayım abi; Deniz Feneri mi, bizim Fener'i mi? Halleri ortada işte" karşılığını veriyor.
Seslerimiz hızla geçen otobüsün asfaltta çıkarttığı hışırtılı uğultuya karışıyor.
Haftalardır bedenimi esir alan kırıklık hali, ruhumdaki yorgunluk çekip gidiyor.
Camı açıyorum.
Serin hava hızla içeri dalıyor.
Toprak kokusunu içime çekiyorum.
Hatalı sollayan BMW ve sürücüsüne uyku bastırdığı izlenimi veren karşıdan gelen kamyonet tadımı kaçırmıyor.
İyiyim.
Bir an bütün gerçeklik kayboluyor.
Sanki bayram başka bir yerde, başka bir şehirde ve ben gurbetten o şehre, o bayrama gidiyorum.