kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
2 Ekim 2008, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
ERDAL ŞAFAK

Ankara'dan beklenen

ABD Kongresi'nin "Yeni Musevi Yılı" nedeniyle iki gün tatil yapması, 700 milyar dolarlık kurtarma paketinin Temsilciler Meclisi'nde reddedilmesinin şokunun hafif atlatılmasını sağladı.
Bu iki günlük molayı Beyaz Saray, Hazine Bakanı Henry Paulson ve Merkez Bankası Başkanı Ben Bernanke sağlıklı düşünme fırsatı olarak gördüler ve yeni başkan adaylarının, özellikle Barack Obama'nın önerilerini de dikkate alarak, Wall Street'in, bankaların yanı sıra halkın çıkarlarının korunmasına yönelik önlemleri (Bireyler için mevduat güvencesinin 100 bin dolardan 250 bin dolara çıkarılması gibi) pakete eklediler.
Türkiye de 9 günlük Ramazan Bayramı tatili sayesinde Atlantik'i aşıp Avrupa'yı da vurmaya başlayan finansal tsunaminin etkilerini henüz hissetmedi. Ancak 9 günlük molayı Ankara'nın en azından şimdiye kadar iyi değerlendirdiğini ne yazık ki söyleyemiyoruz.
Evet; hükümet yetkilileri gerek başkentte, gerekse seçim bölgelerinde yaptıkları açıklamalarda, Türk bankacılık sisteminin 2001 krizi sonrası alınan önlemler sayesinde krize dayanıklı, hatta şerbetli duruma geldiğini sık sık tekrarladılar.

Güvenceler tamam ama...
Örneğin Hazine'den ve de ekonomidensorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek gelişmeleri yakından izlediklerini ama Türkiye'nin "Güçlü hükümet, sağlam bütçe, sağlıklı bankacılık sistemi, önemli döviz rezervi" sayesinde krizlere geçmişe göre daha dirençli olduğunu vurguladı, "Birçok ülkeye göre çok iyi durumdayız" dedi.
Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan da New York'ta otelimizin lobisinde yaptığımız bir gece yarısı sohbetinde, 4.5 yıl boyunca Hazine'den sorumlu Devlet Bakanı olarak görev yapmanın verdiği deneyimle bize aynı güvenceleri tekrarlamıştı. Şu sıralar uykusuz geçirdiği gecelerin yorgunluğuyla en kritik toplantılarda arasıra gözleri kapanan ABD Hazine Bakanı Paulson'la o dönemde yaptığı görüşmelerden aktardığı anılarla ve anekdotlarla süslediği açıklamalarında -mealen-şöyle demişti:
"Biz göreve gelince, 2001 krizinden aldığımız derslerin de etkisiyle bankalarımızı ve finans sistemimizi bir dizi stres testinden geçirdik. Kur ve faiz hassasiyetlerini ölçtük. Sermaye yeterlilik rasyosuna çeki düzen verdik. Bir görüşmemiz sırasında Paulson'a bunları anlattım ve ABD bankacılık sistemine de benzer testler uygulayıp uygulamadıklarını sordum. Paulson içini çekerek 'Yarama tuz basma' dedi. Sonra 'Aslında yapmamız lazım. Çünkü bankaları başıboş bırakırsan, yaramaz çocuklar gibi davranırlar' diye ekledi. Bugünkü kriz biraz da ABD'deki denetim eksikliğinden kaynaklanıyor."
Hepsi kabul. Babacan'ın da, Şimşek'in de güvencelerine inanıyoruz. Zaten başka seçeneğimiz yok. Ancak sorun yalnızca finansal kriz değil. Onun da ötesinde reel ekonomiye sıçraması durumunda yol açacağı tahribata karşı şimdiden hazırlık yapmak, zararı en aza indirici önlemler tasarlamak gerekiyor.

AB'den kötü mesajlar
Üstelik bu, varsayım veya olasılık olmaktan çıktı; çünkü virüs reel ekonomiye sıçradı bile. Örneğin bir numaralı ticari partnerimiz AB'den gelen ilk sinyaller "Resesyon"un eli kulağında olduğunu gösteriyor: Avro bölgesinde (AB'nin 27 üyesinden 15'ini kapsıyor. Bu 15 ülkenin milli gelirleri toplamı, 13 trilyon dolar olan ABD'nin gayri safi milli hasılasına yakın) işsizlik son bir yılın en yüksek, sınai faaliyet ise son 7 yılın en düşük düzeyine dayandı. Sınai faaliyetin olağandışı gerilemesinin birinci nedeni küçük ve orta büyüklükteki işletmelere siparişlerin azalması. Sipariş alsalar bile finansman sorunu nedeniyle karşılayamamaları.
İşte gerçek sorun bu. Bankaları kurtarmak yetmiyor. (Çok şükür; Türkiye'de kurtarılacak banka yok.) Bankaların normal faaliyetlerini sürdürmeleri, halka ve dünyasına kredi vermeye devam etmeleri gerekiyor. Devam etmelerini sağlamak gerekiyor.
Bu da güçlü bir siyasal desteği, bir başka deyişle, finansal sistemin ardında sağlam bir siyasal iradenin durmasını şart kılıyor.
Hükümet, piyasaların açılacağı hafta başından önce bankalarla, en azından Türkiye Bankalar Birliği yönetimiyle bir araya gelmeli. Bankaların normal faaliyetlerini sürdürmelerini sağlayacak siyasi iradenin varlığını ve güvencesini hissettirmeli. Acilen.