kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
2 Ekim 2008, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
MEHMET BARLAS
BAŞYAZI

Kimseye benzememek yerine çağdaş ve ileri olana benzemeliyiz...

Yüzünün ve vücudunun güzelliği ile dikkati çeken ve bir televizyon dizisi ile de "Yıldız" rütbesine ulaşan genç kadın birkaç yıl önce bir gazetede yayınlanan söyleşisinde, hayatında ilk kez sahip olduğu galiba "Yorkshire-terrier" cinsi köpeğini şöyle anlatıyordu:
- Dünyanın en şanslı insanı benim. Çünkü diğer köpeklere hiç benzemeyen bir köpeğim var. Her akşam eve geldiğimde o kadar seviniyor ki, havalara sıçrıyor, havlıyor, uluyor, sanki sevinçten ağlıyor. Hasta olup yatağa düştüğümde, ayakucumdan ayrılmadı. Ben iyi olup kalkana kadar odadan dışarı çıkmadı. Evde nereye gitsem hemen sıçrayıp yanıma oturuyor, adeta bana yapışmak istiyor. Herhalde kimsenin böyle bir köpeği olmamıştır.
Bu genç kadının köpeğini anlatış biçimini okurken gülmüştüm.
Herhalde köpeği olan herkes bu anlatımı okurken benim gibi gülmüştü.
İnsanlığın en büyük başarılarından biridir köpeğin ehlileştirilmesi.
Sonunda köpekler köpeklere değil insanlara bağımlı olmuşlardır.
Sevgi ve sadakat, köpeğin karakterinin ana öğeleridir. Karşılığında onlar da sevgi bir de yemek beklerler.
Köpeğin sahibine duyduğu tartışmasız sevgi ve sadakat, bazen insanları yanıltabilir. Çünkü sahibi hırsız ve hatta katil de olsa, köpek ona yine bir nevi tapınır.
Ayrıca köpeğin hafızası, sahibinin ona yaptığı haksızlıkları da hemen siler.
Döversiniz, eziyet edersiniz, ama ilk sevgi gösterdiğinizde yine kuyruğunu sallayarak size sevgi gösterir.

Tarihi yanılgılar
"Diğer köpeklere hiç benzemeyen bir köpeğim var" diyerek bütün köpeklerle ortak davranışlara sahip olan köpeğini anlatan genç kadın, bir anlamda dünyadaki diğer ülkelerin ve toplumların yaşadıkları serüvenlerden habersiz olan ve kendi ülkesindeki her olguya "Dünyada böyle şey görülmemiştir" yorumu getiren insanlardan farksız konumdaydı.
Uzakdoğu'dan Afrika'ya, Amerika'dan Asya'ya uzanan coğrafyalardaki devletlerin, gerek kendi halklarına gerekse yabancı turist adaylarına ülkelerini ve toplumlarını övmek için yaptıkları yayınları bir inceleyin.
En misafirperver, en kahraman, en cömert uluslar onların topraklarında yaşar.
En lezzetli yemekler onların mutfaklarında pişer, doğanın en çeşitli zenginlikleri ve güzellikleri onların coğrafyalarını süsler.
Engin tarihleri zaferlerle doludur. Uygarlığa katkıları sınırsızdır.
Bu tür yerel şişinmelerin mütecaviz şovenliğe dönüşmelerini de tarih boyunca gördük.
Kendi topraklarında doğan insanların, diğer coğrafyalarda doğan insanlardan daha üstün olduğunu söyleyerek siyaset yapan diktatörler, o toprakları felaketlere sürükledi.

Yükselen değerler
Bunun gibi kendi toplumlarının dini inançlarının diğer inançlara sahip olan insanlar tarafından zorla benimsenmesi için haçlı seferleri veya cihatlar başlatanlar da, insanlığı böldüler, bitmez tükenmez kan davalarına mahkum ettiler.
Çağımızın insanlığı bütün bu hasta yaklaşımlara karşı hem önleyici hem de tedavi eden sosyo-politik çözümleri üretmeyi başarmıştır.
Bunlar, çoğulcu demokrasidir, temel hak ve özgürlüklerdir, hukukun üstünlüğüdür, laikliktir, hoşgörüdür, empatidir, dünyaya açık olmaktır, şeffaflıktır... Her çeşit yobazlık, ırkçılık, militarizm, yabancı düşmanlığı, ayrımcılık, çağdaş dünyada kabul edilmeleri mümkün olmayan tutumlardır.
İçinde bulunduğunuz toplum gelişmiş toplumlardaki çağdaş değerlere sahipse, bununla övünebilirsiniz.
Aksi halde "Bizim gibisi yok. Biz kimseye benzemeyiz" demek yolunu tercih ederseniz, geri kalmış ve zavallı toplumlara benzediğinizin farkına bile varmazsınız.