kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
1 Ekim 2008, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
MEHMET BARLAS
BAŞYAZI

Globalleşmenin kuralları oluşmadan krizi patladı...

Değişimin çapını fark ediyor musunuz?
Düne kadar "New York Borsası hapşırınca, dünya borsaları verem olur" denilirdi.
Şimdi New York Borsası'nda verem semptomları var.
Buna karşı dünya borsaları yeni hapşırmaya başladı.
Birikimlerini yurtdışındaki dev yatırım bankalarının fonlarında değerlendirirken, paraları yok olan Türklerin "Ah tasarruflarımız keşke Türk bankalarında olsaydı" diye dövünmesi sizi şaşırtmıyor mu?
Ya da tüm dünyadaki finans pazarları alt üst olurken, İslam dünyasının bankalarının ve borsalarının Bayram dolayısıyla tatilde olması, ilahi bir rastlantı mı?
Globalleşmenin hem ekonomik hem de siyasi kuralları tam oluşmadan ışık hızıyla gerçekleşen değişimin, her alanda krizler yaratacağı tahmin ediliyordu.
Bunu siyasette, Amerika'nın "uniletarilizm" denilen "kendi hukukunu kendin yap" siyaseti izlemesinde görmedik mi?
Amerika Irak'a müdahale ederken, 2'nci Dünya Savaşı'ndan bu yana uluslararası ilişkileri düzenleyen Birleşmiş Milletler'i ve onun hukukunu devre dışı bıraktı.

Obama olayı
Sonuç dış dünyada da, Amerika içinde de fazla parlak değil.
Amerika'nın "Kurulu düzeni" öylesine sarsıldı ki, şimdi Obama başkan olabilir.
Ekonomide de "Asya Kaplanları" diye Tayvan'ın, Güney Kore'nin, Singapur'un, Tayland'ın, Malezya'nın gelişmeleri izlenmeye çalışılırken, son 10 yılda Hindistan ve Çin gibi iki dev sürece giriverdi.
Finans piyasaları bu hızlı değişime para yetiştirmek için yarışa çıktılar.
Büyük riskler spekülatif kazançlarla birlikte geldi.
Şimdi de çöküşler ve iflaslar devrede.
"Bundan sonra ne olur" sorusuna gelince.. .
Eski krizlerde ne olduysa o olur.
Batanlar batar... Kalanların sermayeleri içinde Asya ve Körfez parasının payı artar.
Nasıl 1970'lerde New York'un gökdelenleri Japonların eline geçtiyse, şimdi de Çinliler ve Körfez'in petrol milyarderleri bunları alır.
Alırlar ama bunları kendi ülkelerine taşıyamazlar.
Dünya ticaretini döndüren büyük paralar için, aynı ölçüde büyük bankalar da gerektiği için, krizi atlatan bankalar daha da büyür.

İşsizlik kaçınılmaz
Bu arada çok sayıda bankacı işsiz kalır.
Durgunluk orta sınıfları sarsar.
Birkaç yıl sonra her şey eskisi gibi olur ve kimse bugünleri hatırlamaz bile.
Biz Türkler olarak bu süreçleri çok iyi biliriz.
Dünyanın arada bir yaşadığı ekonomik krizleri biz hemen her yıl yaşamaz mıydık yakın geçmişe kadar?
Yetmezmiş gibi bunların üzerlerine siyasi krizleri de yakıt olarak dökmez miydik?
Şimdi eskisinden çok farklı bir konumdayız.
Cumhurbaşkanı seçimi ile başlayıp, AK Parti'nin kapatılması istemli dava ile zirveye ulaşan siyasi kriz üretim süreci bile ekonomiyi çökertemedi.
Tabii ki bazılarımız "Ah şu kriz bizi de vursa ve ne olacaksa olsa" beklentisi içindedir.
Bu da çok doğaldır.
Neticede Amerikan demokrasisinin aktörleri bile, ekonomik krizden siyasi vazife çıkartmaya çalışmıyor mu?
Ergenekon davası ile bizde "Durumdan vazife çıkarmak" süreci galiba bitti.
Şimdi sadece "Ekonomik krizden vazife çıkarmak" denemeleri de herhalde yapılacaktır.