kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
28 Eylül 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak
 
24 Saat
24 Saat
İnsan dostu Vol.I, çöplerin içinde bir hayat kuruyor.

Bir 'obezite' sorunu

YEŞİM TABAK
27.09.2008
Vol.İ.'de, çöp gezegen Dünya'da hayat kalmadığı için özel bir şirketin süper lüks uzay üssünde yaşayan insanların her biri obez; giysilerini değiştirmek için bile robotları kullanıyor, bütün gün koltukta oturup tamamen pasif bir varoluş içinde kaslarını eritiyorlar. Biriktirdiği birtakım medeniyet kalıntılarıyla (eski bir müzikalin VHS kopyası örneğin) insanileşmiş 'Dünya çöpçüsü robot' Vol.İ., üsten gelen araştırma robotu Eve'e aşık olduğu gibi, insanlara insanlıklarını ve dünyalılıklarını hatırlatıyor. Uzay üssünün aklen ve ruhen bitkisel hayata yakın sakinleri, bir elinde Cola, bir elinde patlamış mısırla alışveriş merkezlerindeki movieplex'lerde vasat filmleri tüketmekteki seyirciler olabilir pekala.
Uzay gemisinin yan yatıp hepsini koltuklarından devirdiği sahnede, yazaryönetmen Andrew Stanton'ın seyirciyi, 'özel'de Amerikan halkını her anlamda şöyle bir sarsmak istediğini bile sanabilir insan (Ne de olsa filmi yetişkinler de izliyor). Vol.İ, çevreci kaygılardan bahis açıyor; bir örnek, pasifize yaşamların eleştirisine soyunuyor ancak kendisi o denli formül işi ki, şu haliyle, mesajlarının derin izler bırakması küçük ihtimal. Formül işi derken kast ettiğim, hikâyesinin ana hatları, Vol.İ'nin E.T.'yle aşırı benzerliği ya da senaryonun Kubrick'in 2001'inden epey bir ödünç alması değil (gerçi 30 yıl süreyle 2001 esprisi yapmak yasaklansa keşke); hınzırlıktan muaf duygusallığı ve romantizminin fazlasıyla mekanik, fazlasıyla tanıdık olması. Buna çocuksuluk denemez pek. Vol.İ çeşitli filmlere gönderme yapmak yerine sanki hepsini 'blender'dan geçirip pürüzsüz bir karışım, garantici bir aşinalık yakalıyor. Pixar Animasyon Stüdyosu 1995'te Toy Story'yle çıkışını yaptığında, Disney'in köhneliğine karşı yeni bir seçenekti ve bu sadece teknik üstünlük anlamına gelmiyordu. Şirketin Disney tarafından satın alınmış olmasının etkisi var mı bilemiyorum, fakat bu yeni Pixar animasyonu, seyircinin 'obez' kalmasına göz yuman filmlerden birine benziyor.

TUHAF YARATIKLAR, KARANLIK DÜNYALAR...
Kalabalık bir kadro tarafından üretilebilen büyük yapımlar, ister istemez yatırılan parayı bir şekilde geri döndürmek, mümkünse katlamak durumundalar. Bu baskıya, yani seyircinin varsayılan beklentileri baskısına karşı durup (samimiyetini koruyup) bir de üstüne film şirketlerine tonla para kazandırmayı beceren çok az sinemacı var.
Guillermo del Toro (Cronos; Pan'ın Labirenti), ortalama filmlerinde bile seyirciyi hafife aldığını düşündürmeyen bu dahi azınlık içinde. Yeni filmi Hellboy II: Altın Ordu, ucube kahramanları arasında kurduğu insani sıcaklık ve dinamizmle tatlı bir seyirlik olarak geçip gidecek. Buna rağmen Meksikalı yönetmenin Hollywood'da araziye uyduğu söylenemez.
Zaten bir süre önce, mükemmel ortaklarını buldu. Peter Jackson ve Fran Walsh, Yüzüklerin Efendisi'nden sonra Tolkien'in Orta Dünya'sında bizi gezdirmeye, del Toro'nun yönetmenliğinde, yapımcı ve senarist olarak, The Hobbit serisiyle devam edecekler. Güzel haber. Del Toro ile Jackson'ın tuhaf yaratıklar ve karanlıklarla dolu dünyaları, Hollywood'da para dökülen nice kofluktan daha aydınlık, daha naif.
Haberin fotoğrafları