kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
26 Eylül 2008, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
EMRE AKÖZ

Karşılaşmanın galibi kim oldu?

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat ile CHP Grup Başkan Vekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun dünkü tartışması, " gerçeği " ortaya çıkarmadı.
- Tahmin ettiğimiz gibi çok sayıda belge, taraflarca kameralara ve birbirlerine gösterildi. Hangi belgenin, hangi iddianın dayanağı
ya da cevabı olduğunu anlamak kolay değildi. Tarihler ve kayıt numaraları birbirine karışıp durdu.
- Bazı belgelerin bir kısmı okundu. Ancak adaletli bir karar verilebilmesi için bu belgelerin tamamının, uzman gözüyle incelenmesi gerekir ki TV ortamı buna imkan tanımıyor.
- Tartışma biter bitmez, iki tarafın da, " Gördünüz mü; ağzının payını nasıl da verdim " dediği haberi geldi. Bu da tarafların oluşan ortamdan memnun kaldıklarını gösteriyor.
- Tartışmayı düello olarak nitelemenin, doğru olmadığına değinmiştim dün. Boks karşılaşmasına daha fazla benzeyeceğini tahmin etmiştim.
İki taraf da halinden memnunsa, rakiplerine birer yumruk çakmışlar demektir. Ama kimse diğerini dağıtamadı. Nakavt hiç edemedi. Birkaç küçük sıyrıkla kurtuldular. Şimdilik!
- 'Program' biter bitmez, internet siteleri "Sizce kim haklı" diye anketler düzenledi. TV'ler vatandaşa sorular yöneltti. Başka bir açıdan bakıldığında, tuhaf bir durum bu: Suç ya vardır, ya yoktur! " Gerçek " anketle ortaya çıkar mı?
- Tabii tartışmanın olumlu yanları da var: Adeta kanlı bıçaklı hale gelmiş olan bu iki siyasetçinin, gerektiğinde, " sakin ve makul " bir biçimde tezlerini ortaya koyabildiklerini gördük.
- Tarafların sakin ve makul davranmalarında özellikle Meclis Başkanı Köksal Toptan'ın uyarılarının etkili olduğu belliydi.
- Evet, "gerçek" ortaya çıkmadı ama o yönde bir adım atılmış oldu: Taraflar ellerindeki belgeleri, hem birbirleriyle paylaştı, hem de medyaya sundu.
Bundan sonra, konunun uzmanları bunları inceleyerek durumu aydınlatabilir ve yeni sorular ortaya atabilir.
- Şunu da söyleyebiliriz: Bir " itiraf " ya da " ifşaat " olmadığı sürece TV ekranı "gerçeği" ortaya çıkan bir mecra değil.
Bunun yapılabilmesi için; gazete, dergi, internet gibi hem görsel, hem de " yazılı " mecralara ihtiyaç var.
- Başka şeyler de öğrendik: Mesela siyasetçilerin haberi olmadan adları kullanılıyor. Hem de resmi belgelerde!
- TIR kamyonları, kaçakçılık ve narkotik ekipleri tarafından, " kırmızı, sarı ve yeşil hat" olarak üç kategoriye ayrılıyor. Şaibeli olanlar ("kırmızı" hatta alınmışlar) didik didik aranıyor.
- Bundan sonra neler olabilir? Hiç kuşku yok ki 'Hilton Medyası' konuyu didikleyecektir.
Elbette didiklesinler, demokraside medyanın bir görevi de budur.
Ancak tartışma sırasında verilen Vatan gazetesi örneği, haberlerin nasıl da çarpıtılarak insanların töhmet altında bırakıldığını ortaya koydu. ( Hani şu eski numara: " Başlık ve fotoğraf " başka şey söylüyor, " haberin içeriği " ise bambaşka. Ama akıllarda, başlık ve fotoğraf kalıyor.)
- Artık bir siyasetçi, rakibi tarafından 'TV ringine' davet edildiğinde hayır diyemez. Kaçan iftiracı ilan edilir.
Özetin özeti: Bence bu tartışma CHP'ye yaradı.
" Haklı çıktı " demiyorum, " işine yaradı " diyorum. Çünkü tartışma kafaları daha da karıştırdı, medyaya yeni malzeme çıktı, suçlayan da suçladığıyla kaldı!