kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
26 Eylül 2008, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
Cuma Sabah  
ATİLLA DORSAY

Hilton'u çok iyi hatırlayanlar da var

Okurlardan kimi zaman çok güzel mektuplar geliyor. Ne yazık ki haftada bir kullandığım bu küçük yere onları sığdıramıyorum. Ama bu hafta Hilton'la ilgili yazıma gelen bir mail'i vermek istedim. Okurum Bülent Sözer özetle şöyle demiş: "Hilton Oteli ile ilgili yazınızı okudum, teşekkür ederim. Hem birçok eski hatıramı canlandırdınız, hem de bazı haşarılıklarımı. Terry Moore'un meşhur fotoğrafı gibi: haftalarca o fotoğraf cebimde gezdim, her tepegöz kullanımında, sınışarda hocalar bir şekilde meşgul edilir ve o resim duvara yansırdı. İşin daha ciddi yönüne gelirsek, şüphesiz çok haklısınız. O binanın, hem de bütün çevresi ve arazisiyle, SİT alanı olarak tesbiti gerekir. Esasında Hilton Oteli'nin kendine bir müze kurması akla geliyor. Hatırladığım kadarıyla, sol duvarda bazı eski fotoğraşar vardı. Bunlar ve daha birçok hatıra bir araya getirilerek, bir 'Hilton Müzesi' kurulsa ne iyi olur. Hilton Oteli İstanbul'a bir medeniyet ve 'refinement' normu getirmiştir.
Üniversite yıllarında, yağmurdan ayakkabılarımız ıslanıp pantolon paçalarımızın ütüsü bozulduğu için gitmekten vazgeçtiğimizi hatırlarım.
Kravat mecburiyetini de unutmadık.
Eski yılların tanınmış kişilerinden duyardık, 'Baba Karpiç ile Süreyya, bizlere çatal-bıçak tutmayı öğretti' diye. Hilton da İstanbul'u birçok bakımdan eğitmiştir.
Dahası da var, hemen yakındaki bir başka büyük otelin projesini yapmış olan kimi mimarlardan dinlemiştim: Projeyi hazırlarken, zaman zaman ellerinde şerit metre ile Hilton'a gidip bazı detayların ölçülerini aldıklarını... Bir değer bilmezlik çağındayız.
Hilton'un bugüne kadar yerinde durması bile büyük şans."