kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
24 Eylül 2008, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
ERDAL ŞAFAK

Bir "Think tank" izlenimleri

New York günlüğü (3).
Bizleri sabah erken kaldırıp gecenin geç saatlerine kadar koşuşturacak bir hafta başladı. Bizleri derken, kendimizden çok Cumhurbaşkanı Gül, Dışişleri Bakanı Babacan ile Çankaya Köşkü'nün danışmanlarını, diplomatları kastediyoruz.
BM'nin 63'üncü Genel Kurulu'na katılan Türk heyetinin ne denli yoğun çalıştığını göstermek için sadece bir veri sunalım: Gül 5 günde 38 ülkenin lideriyle görüşecek. Buna "Afrika'nın kalkınma ihtiyaçları", "Binyıl kalkınma hedefleri ve gıda sürdürülebilirliği", "Fakirlik ve açlık", "Clinton küresel girişimi" gibi forumları ekleyin. Üstüne her akşam birkaç tane resepsiyon koyun. "American Turkish Society", "Foreign Policy Association" gibi sivil toplum örgütleri ile Yahudi toplumu temsilcilerini kabullerini hesaba katın. BM'de yapacağı konuşmayı da unutmayın. Benim diyenin göğüsleyebileceği değil. Neyse ki Gül gençliğinde güreşle ilgilendiği için bünyesi kaldırıyor.
New York gezisine katılan biz 5 gazeteciye gelince; günümüzün en önemli etkinliği "The Council On Foreign Relations" (Uluslararası İlişkiler Konseyi) adlı düşünce kuruluşunda Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ı dinlemek oldu.
Bu "Think tank"in adını duyunca, yerinizde doğrulmanız gerekiyor.
1921'de Woodrow Wilson'ın (Hani şu "Wilson Prensipleri"ne adını veren ABD Başkanı) önerisiyle gazeteci ve Savunma Bakan Yardımcısı Walter Lipmann tarafından kuruldu.
Soğuk Savaş politikalarını o geliştirdi. Kuruluşun "Foreign Affairs" dergisinde yer alan "Sovyet politikalarının kökeni" başlıklı uzun makaleyle. İmzasız yazı ABD'nin Moskova Büyükelçisi George F. Kennan'ın analizlerine dayanıyordu.
Samuel Huntington o dillere destan "Medeniyetler Çatışması" tezini ilk kez "Foreign Affairs"te yayınladı. NeoCon'lar, Büyük Ortadoğu Projesi ve onun çıkış noktası olan Irak ve Afganistan'a demokrasi götürülmesi fikirlerini ondan aldılar.
Halen siyaset, diplomasi, iş dünyası ve medyadan 4.500 kadar etkin kişinin üye olduğu kuruluştan epey bakan çıktı: Dean Acheson, Cyrus Vance, Henry Kissinger, Madeleine Albright, Richard Holbroke, Colin Powell gibi.

Perde arkasındaki güçler
Richard Haass'ın (Colin Powell döneminde Dışişleri Bakan Yardımcısı) başkanlığını yürüttüğü "Uluslararası İlişkiler Konseyi", başta David Rockefeller olmak üzere 200 kadar çokuluslu şirketten maddi destek alıyor. Zaten bu yüzden de yığınla komplo teorisine esin kaynağı oluyor: Üyelerinin çoğunun aynı zamanda Bilderberg ve Üçlü Komisyon (Trilateral) üyesi oldukları gibi. İktidarda hangi parti ve başkan olursa olsun, Beyaz Saray'da, Dışişleri ve Adalet bakanlıklarında, CIA'de, ordunun komuta kademesinde ve medyanın köşe taşlarında "Uluslararası İlişkiler Konseyi"nin söz sahibi olduğu gibi.
Babacan işte böyle bir "İyi saatte olsunlar" mekânında konuştu. Önce 12 sayfalık metinle dünyadaki değişimi, güç odaklarını ve çatışma alanlarını anlattı. Türkiye'nin bu zor konjonktürde Kafkaslar'da, Balkanlar'da, Ortadoğu'da ve Orta Asya'da yürüttüğü dinamik politikadan söz etti. AB ile ilişkiler üstünde durdu.
Sonra sıra soru-cevaplara geldi. Kimi Ermenistan-Azerbaycan ihtilafını çözmede Türkiye'nin nasıl bir rol üstleneceğini sordu, kimi BM Güvenlik Konseyi üyeliğine seçilip seçilmeyeceğimizi merak etti, kimi "Kıbrıs sorunu çözülmeden nasıl AB'ye girmeyi umuyorsunuz?" diye sordu (Soru sahibinin Yunan lobisinin güçlü bir ismi olduğunu söylediler), kimi ise Türkiye'nin sürekli ertelediği reformlardan dem vurdu.
Babacan hepsine bizce doyurucu yanıtlar verdi. Çıkarken duyuru tabelasına göz attık. Babacan'dan önceki konuk Arjantin'in bayan Devlet Başkanı Cristina Kirchner'di, Babacan'dan sonraki ise Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yuşçenko. Özetle BM Genel Kurulu için New York'a gelen devlet başkanları, başbakanlar ve dışişleri bakanlarının sektirmedikleri adreslerden biri "Uluslararası İlişkiler Konseyi"ydi. O kadar ki, konukların hepsine söz verebilmek için günde üç seans düzenleniyordu.
Dünyada bir görünen güçler var, bir de görünmeyenler. İkincilerden söz ederken insan batıl inancı olsa da, olmasa da, elini tahtaya vurmak ihtiyacını hissediyor.