kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
24 Eylül 2008, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
MEHMET BARLAS
BAŞYAZI

Tuz Gölü yok olduğu için artık risk de kalmamış...

Bazen iki cümle her şeyi anlatmaya yeter. Buna bir örneği Doğa Derneği Genel Müdürü Güven Eken'in Anadolu Ajansı muhabirine Tuz Gölü hakkında söylediklerinden verebiliriz.
Hafta sonunda Doğa Derneği ve Atlas Dergisi tarafından düzenlenen ''Tuz Gölü'ne Sadakat Yolculuğu'' kapsamında bölgeye gelen Güven Eken, şöyle demiş:
- Tuz Gölü için artık bir risk kalmadı, çünkü Tuz Gölü diye bir şey artık yok. Tamamen kuruyan 2 milyon yıllık Tuz Gölü'nü de kaybettik.
Söyleyecek başka bir şey var mı?
Durum bundan daha açık nasıl anlatılabilir?
- Tuz Gölü için artık bir risk kalmadı, çünkü Tuz Gölü diye bir şey artık yok.
Yıllar önce Rumelihisarı'nda yaşayan bir Boğaz'lı hanımı hatırladım.
Balık tutmaya meraklı eşi vefat edince dul kalmıştı.
Eşini kaybetmesini şöyle anlatırdı:
- Bizim bey yine gece yarısı kayığa binip balık tutmak için denize açılmıştı. Ertesi gün öğle vakti olmasına rağmen eve dönmeyince meraklandım. Komşulara haber verdim. Aramaya çıktılar. Bir süre sonra bizim eve geldiler. Kötü haberi verdiler.
Bu hanıma kötü haberi şöyle vermiş komşular:
- Kayık devrilmiş, kocan da boğulmuş. Kocanı merak etme artık...

Risk ve merak
Sorun sadece "merakın giderilmesi" olsaydı tabii ki, bu hanım için rahatlamak mümkün olabilecekti.
Bu açıdan bakarsanız kocası boğulup ölmüştür ve her balığa çıkışında geri dönmemesi ihtimalinden kaynaklanan risk de kalmamıştır.
Aynı şekilde asıl sorun Tuz Gölü için artık risk kalmaması değil, Tuz Gölü'nün yok olmasıdır.
Sorun "Tuz Gölü yeniden canlanabilir mi" şeklindedir.
Bu da mümkünmüş.
Doğa Derneği Genel Müdürü Güven Eken, ''Kuraklık bir neden değil sonuçtur ve Tuz Gölü'nde yaşanan insan eliyle yaşanan bir kuraklıktır" dedikten sonra, çözümü şöyle anlatmış:
- Konya Kapalı Havzası'nda yılda 1 milyar metreküp kullanılabilir su rezervi varken bilinçsiz tarımsal sulama yüzünden yılda 1 milyar 600 milyon metreküp su kullanılıyor. Torosların kuzeyinden akan sular Tuz Gölü'ne ulaşamıyor. Yılda 600 milyon metreküp suyu heba ediyoruz. Tuz Gölü'nün normalde su derinliği 40-50 santimetredir. Kapladığı alan ile çarparsanız 600 milyon metreküp suyla gölü kurtarabiliriz. Bu çok zor değil. Bilinçli su kullanımıyla güneyden kuzeye su akışının sağlıklı olması lazım. Konya Kapalı Havzası'nın kuzeyine su akışı olmadığı sürece gölün hayat bulması imkânsız. Güneyde yeraltına süzülen sular havzanın ortasına gelmeden kuyularla çekiliyor. Yeraltından beslenen Tuz Gölü'ne bir damla su bırakılmıyor.

Neyi kurtaralım?
Ne dersiniz?
Tuz Gölü yok olduğu için riskinin de kalmamasından ötürü rahatlamalı mıyız, yoksa gölü yeniden canlandırmak için bölgede artık bilinçli sulamayı mı başlatmalıyız?
Aslında yaşamın her aşamasında ve sosyopolitik hayatın her alanında da bu tür tercihler söz konusudur.
Demokrasinin askeri darbelerle rafa kaldırıldığı dönemlerde "Oh nihayet iktidarla muhalefet arasındaki ağız dalaşları ve bitmez sanılan kavgalar da sona erdi" diye rahatladığınız oldu mu mesela?
Veya bir bölüm medya ile bir siyasi parti arasında ipler koptuğu zaman, iki taraf da "Artık ortada sorun kalmadı" diye rahatlayabilirler mi?
Suyu bilinçsiz kullanınca doğayı tahrip ediyoruz.
Siyaseti ve gazetecilik mesleğini bilinçsiz yapınca da, çoğulcu demokrasinin olmazsa olmazı olan "diyalog"u ve "hoşgörü"yü yok ediyoruz.
Bari Tuz Gölü'nü kurtaralım.