kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
23 Eylül 2008, Salı
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
NAZLI ILICAK

Gönül adamı İsmail Sivri

Gazetecilerin "ego" su yüksektir. Çoğu kere "küçük dağları ben yarattım" diye dolaşırlar ortada. Çünkü ellerinde bir silah vardır: Kalemi.
Tabii insan, zamanla kalemi başkalarının canını acıtmak için kullanmamak gerektiğini öğrenebiliyor. Ama, öğrenmeyenler çoğunlukta. Kavgalar bu yüzden çıkıyor. Sonuçta herkes ve en başta meslek zarar görüyor.
Bu girişten sonra, sözü "dünya tatlısı" bir gazeteciye getirmek isterim. Geçen sene kaybettiğimiz İsmail Sivri'ye. Onu anmak maksadıyla İzmir Gazeteciler Cemiyeti adına Zeynel Kozanoğlu bir kitap hazırlamış. Kitabın arka kapağında Hakkı Devrim'in yazdıkları, Sivri'yi anlatmaya yeter: "İsmail Sivri deyip geçilmez. Sözünü ettiğim kişi Tanrı'nın sıradan kullarından biri değildir. Evet, eski gazeteci ama, sayıları pek az olan 'veliyullah' takımından... Bütün meslek camialarında Veli'ler vardır. Onlar neye yarar bilir misiniz? Şöyle söyleyeyim. Sivri İstanbul'da olsaydı, biz gazeteciler birbirimizle daha az kavgalı, daha fazla dost kalırdık, gazetecilik daha güzel, daha sıcak, daha soylu bir meslek olurdu. İzmir'dekiler! Ne dediğimi anladınız mı? Sizi kıskanıyorum."
Kitapta, İsmail Sivri ile kızım Aslı arasında geçen bir sohbet de yer alıyor. Aslı o tarihte küçük; İsmail Sivri de çocuk kitapları yazıyor ve benim kıza soruyor: "Nasıl beğendin mi İsmail amcanın yazdığı kitabı?" Aslı bir bana bakıyor, bir babasının yakın arkadaşı İsmail Sivri'ye. Ne diyeceğini bilemiyor:
- İsmail amca seni çok seviyorum ama, kitabını beğenmedim. Çünkü, uyduruk bir Türkçe kullanmışsın.
O günü ben de hatırlıyorum. "Uyduruk Türkçe"den kasıt, öz Türkçe. Sivri, hikayelerinde hep yeni kelimelere yer verirdi. Ben ise, çocuklara, anımsamak, giysi, olanak gibi kelimelerin güzel Türkçemizi bozduğunu söylerdim. Hatta bir kere, Aslı ile bir mağazaya gitmiştik. Satıcı adam, "Hangi giysileri beğendiniz" diye sorunca, kızım, herkesin duyacağı bir biçimde "Anne adama bak giysi diyor" diye eteklerime yapışmıştı.
Çok şükür, Türk Dil Kurumu'nun feshedilmesiyle birlikte kelime düşmanlığı da sona erdi.
Laf, Sivri'den başladı, nerelere kadar uzandı. İsmail Sivri'yi bu kitap vesilesiyle rahmetle anarken, onun hoşgörüsünün herkese bulaşmasını temenni ederim.