kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
23 Eylül 2008, Salı
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
ERDAL ŞAFAK

Orası ve burası

New York günlüğü (2).
New York'ta ilk günümüz sakin geçti. Cumhurbaşkanı Gül'ün bizim katılmamız gerekmeyen ikiüç etkinliği vardı: BM Genel Kurul toplantıları için brifing almak, BM Kalkınma Programı Başkanı Kemal Derviş'le görüşmek ve BM Daimi Temsilcimiz Büyükelçi Baki İlkin'in akşam yemeğine katılmak gibi.
Bize "Kafanıza göre takılın" denildi. İster uyu, yorgunluk at, ister dolaş.
İlk seçeneği tercih etmek isterdik ama otele vardığımızda ayakta geçen 20 saate rağmen "Jetlag" vurgunu yediğimizi fark ettik. Çok saat diliminin aşıldığı yolculuklarda bünyedeki iç saatin ayarının bozulmasının neden olduğu uykusuzluğun pençesine düşmüştük.
Gözümüzü kırpmadan sabahı ettik ve gün ışır ışımaz kendimizi dışarı attık. New York'un en iyi otellerinden birinde kalıyoruz: "The Plaza Hotel". (Not: Ücretini kendimiz karşılıyoruz.)
Otel ünlü 5'inci Cadde'ye açılıyor. (New York'ta ünsüz cadde var ki?) Kentin sadece en iyi değil, aynı zamanda en eski, en prestijli otellerinin başında geliyor. 1907'de Ortaçağ Fransız şatolarının mimarisinden esinlenerek inşa edildi. 1988'de emlak kralı Donald Trump satın aldı. 407 milyon dolara. Dudak uçurtan rakamın gerekçesini "Ben bir bina değil, bir şaheser satın aldım" diye açıkladı. 2004'te 675 milyon dolara elden çıkardı.
(Donald Trump'ın bir ara Türkiye'de de manşetlere çıkan "Trump Tower"ı, hani şu aralarında Cem Uzan'ın da bulunduğu birkaç zengin Türk'ün 25-50 milyon dolar bastırıp daireler satın aldıkları gökdeleni de 300 metre kadar ötemizde.)
Hepsi bu değil; gökdelenler ormanı içinde bir doğa cenneti olan Central Park da tam karşımıza düşüyor. (342 hektar genişliğinde, 130 yıllık, yığınla suni göl, buz pisti, yaya yolu, doğal yaşamı koruma alanı, hayvanat bahçesi barındırıyor.)
Otelden çıkıp Central Park'a yöneldik. Sabahın erken saatlerinde bile insanlar akın akın gelmeye başlamıştı. Koşanlar, yürüyenler, kahvaltı edenler, piknik yapanlar. Kimi çocuğunu gezdiriyordu, kimi köpeğini. Her ırktan, her soydan, her milletten binlerce Amerikalı.
O saatlerde çok uzaklarda, Pakistan'ın başkenti İslamabad'da bomba yüklü kamyonla düzenlenen intihar saldırısının yerle bir ettiği Marriott Oteli'nin enkazından cesetler ve yaralılar çıkarılıyordu. 30 metre derinliğinde çukur açan saldırı El-Kaide'nin işiydi. Cumhurbaşkanı Ali Asıf Zerdari, "Bu habis urun mutlaka kökünü kazıyacağız" diyordu. Ama bu trajedi pastırma yazının keyfini çıkaran New Yorklular'ın umurunda bile değildi.
(Akşam programını bitirip otele dönen Gül'e "Zerkavi geliyor mu?" diye sorduk. Çünkü yarın BM'nin cam gökdeleninde ikili görüşmeleri olacaktı. Gül gezisini ertelemeyeceğini öğrendiğini bildirdi. Sonra kafasını salladı; bu olayın ABD'nin yeni stratejisine misilleme olduğunu söyledi, "Pakistanlılar bizden Amerikalılar'ı bu stratejiden vazgeçirmek için yardım istediler. Uyarılar ne yazık ki dinlenmedi" diye ekledi. ABD, Afganistan ' da artan saldırıların ardında Pakistanlı Taliban üyelerinin olduğu gerekçesiyle, savaşta ikinci cephe açtı. Afganistan'dan kalkan savaş uçakları ve pilotsuz uçaklar belirledikleri hedefleri bombalıyorlar ama çoğu kez sivilleri öldürüyorlar. Tıpkı Afganistan'da olduğu gibi.)

Sincaplar ve tarla fareleri
Central Park'ta yürüyüşe devam ettik. Kimi çimlere uzanmış güneşleniyor, kimi asırlık ağaçların gölgesinde kitap okuyordu. Kimi fotoğraf çekiyor, kimi sokak ressamlarına portresini yaptırıyordu. Ve herkes sürekli bir şeyler atıştırıyordu.
Aynı saatlerde buradan yine çok uzaklarda, Kerkük ve Diyala'daki bombalı saldırılarda, Tikrit'te ise Amerikan bombardımanında ölenler için ağıtlar yakılıyordu. Ve New Yorklular sıcak tatil gününün tadını çıkarıyorlardı şen şakrak. Bu trajedilere seçtikleri yöneticilerin neden olduğunu akıllarına bile getirmeden.
Central Park'ın hayvanat bahçesinde muzip yunusları ve fokları seyrettik, egzotik kuşlara hayran kaldık. Aklınıza gelecek her cins köpeği sahiplerinden izin alaraksevdik, ayağımızın altında dolaşan sincaplara yiyecek verdik.
Sonra ABD işgalinden sonra Irak'ta tarla faresi bile kalmadığını düşündük. İç çektik.