kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
20 Eylül 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
ERDAL ŞAFAK

İlk çığlıklar

Kusura bakmayın; bugün de küresel mali krizi kalemimize dolayacağız. En az üç haklı gerekçemiz var:
1-Türkiye'nin gerçek gündemini bu krizin ülkemize kaçınılmaz etkilerini en aza indirmek için alınması gereken önlemler oluşturmalı.
2-Ankara bu konuda garip, ürkütücü bir sessizliğe gömüldü.
3-Ve bankacılardan sonra reel ekonominin sözcüleri de alarm zillerini çalmaya başladı.
Örneğin TİSK (Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu) " Küresel kasırga yaklaştı. Ekonomimizin ABD'de büyük tahribat yaparak Avrupa'ya ilerleyen ve dış ticaretimizde önemli yer tutan Rusya'yı son günlerde etkisi altına alan bu kasırgadan etkilenmeyeceği düşünülemez" diyor.
BUSİAD (Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği) Başkanı Arif Özer, "ABD'de patlak veren krizin etkileri, Türkiye'nin en büyük ve en önemli sektörü olan otomotivde de hissedilmeye başlandı. Sektörden birtakım sipariş iptallerinin sinyalleri, işçi çıkarma ya da sayısını azaltma yönünde haberler geliyor " diye konuşuyor.
Denizli Sanayi Odası Başkanı Müjdat Keçeci, "İhracatçı firmalar başta olmak üzere tüm şirketlerin tedirgin bir bekleyiş içine girdiğini, her şirketin dalgalanmaları hissetmeye başladığını " söylüyor.
Sözcüler uyarmakla kalmıyor, önerilerde de bulunuyorlar. Örneğin TİSK, hükümete "Ekonomik ve Sosyal Konsey'i acilen toplayıp bir eylem planı hazırlaması" çağrısı yapıyor. Ayrıca "Küresel Ekonomiyi İzleme Komitesi" kurulmasını, krizden etkilenip zora girecek sektörlerin sorunlarına hızlı ve somut çözümler üretilmesi için özel sektör temsilcilerinin de yer alacakları "Sektörel Gözlemevleri" oluşturulmasını istiyor.
BÜSİAD, "Hiçbir şey yapılmamasından" yakınıyor ve "Toplumun tüm kesimlerinin krize karşı alınacak önlemlere hazırlanması gerektiğini" belirtiyor.
"Hür Sanayici ve İşadamları Derneği" (HÜRSİAD) Başkanı Mehmet Taşdemir, "Acil eylem planı uygulanmasını" savunuyor.

Varsın borsalar coşsun
ABD Hazine Bakanı Henry Paulson ile FED (Federal Reserve Bank) Başkanı Ben Bernanke'nin bankaların bilançolarındaki likit olmayan varlıklara çözüm getirecek, yani şüpheli alacakları devletin üstleneceği bir plan hazırlandığını açıklamasıyla borsaların coşması kimseyi aldatmasın. "Freddie Mac" ve "Fannie Mae"nin devletleştirilmesiyle de borsalar şaha kalkmıştı ama birkaç gün sonra çakılıverdiler.
Neden? Çünkü üretilen çözümler piyasa aktörlerini, finansal yatırımcıları ikna etmiyor. Son "Müjde"den duyulan kuşkular da seslendirilmeye başlandı bile: Geçen sonbaharda da böyle bir projenin ortaya atıldığı, mali çevrelerin "Şüpheli alacakların toplanacağı böyle bir kurumun çöplükten farkı olmaz" diyerek karşı çıktıkları hatırlatılıyor. Ayrıca bir dizi soruya da cevap aranıyor:
- "ABD bütçesi böyle bir şoku göğüsleyebilecek mi?" gibi.
- "Bu girişimin ABD Hazinesi'nin kredi notunu düşürmesi tehlikesi yok mu?" gibi. (Gerçekten de bazı reyting kuruluşları ABD Hazine'sinin AAA olan notunu indirmeyi ciddi şekilde düşünüyorlar.)
- "Hazine'nin kredi notu düşerse bunun ABD'nin dış hesaplarının finansmanında yaratacağı sorunların altından kalkılabilir mi?" gibi. (Anlamı: ABD'nin dış borcu 7 trilyon doları aştı. Çarkları döndürebilmek için hergün 2 milyar dolar borç bulmak zorunda. Bu kredinin büyük bölümünü Hazine tahvillerini satın alan Çin, Japonya ve Ortadoğu emirlikleri sağlıyor. Ya Hazine'nin kredi notunun düşmesi durumunda bu finansörler tahvil almaktan vazgeçiverirlerse?)
Hepsi bir yana; bir an için finansal krizin sonuna gelindiğini varsaysak bile, 1.5 yıldır esen kasırganın reel ekonomiye verdiği hasarın tespiti ancak bundan sonra yapılabilecek. O hasarın kısa; orta ve uzun vadeli sonuçları da ancak o zaman anlaşılabilecek.
Ama bir şey kesin: Tüm dünyada, tüm piyasalarda likidite darlığı yaşanacak. Krediler artık aslanın midesinde olacak.
Oysa Türkiye, yüksek oranda dış krediye bağımlı bir ülke. Özel sektör yatırımlarını çok büyük ölçüde dış kaynakla finanse edebiliyor.
Kredi musluklarının kesilmesi, yatırımların durması demek. Yatırımların durması istihdamın daralması demek. İstihdamın daralması ekonomik, sosyal, daha sonra da siyasal huzursuzluk demek. Uyan Ankara!