kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
20 Eylül 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
Cumartesi SABAH  
SUNAY AKIN

Islak mendil müzesi

İstanbul'un iki yakasında birbirine yüz yıldır bakar durur, Haydarpaşa ve Sirkeci Garları.... Ne gariptir ki, Avrupa yakasındaki Sirkeci Garı'nın üstünde Doğulu bir elbise, Asya yakasındaki Haydarpaşa Garı'nda ise Batılı bir kostüm vardır!.. Sirkeci Garı mimarisiyle ne denli Asyalıysa, Haydarpaşa Garı da o denli Avrupalıdır! Cumhuriyet tarihi boyunca nice Anadolu insanı köyünden, kasabasından kopmuş, "Taşı toprağı altın," denilen İstanbul'a göç etmiştir. Bu amaçla İstanbul'a gelenlerin kentle ilk karşılaştıkları yer, Haydarpaşa Garı'nın dev kapılarının eşiği olmuştur. Nice insan, elinde tahta bavulu, sırtında yatağıyla öylece kalakalmıştır, bu dev kapının altında. Karşılarında 'altın' olduğu söylenen ne taş vardır, ne de toprak!.. Koskoca Marmara Denizi uzanmaktadır önlerinde. Pek çok insan hayatlarında denizi ilk kez buradan, Haydarpaşa Garı'nın tarihi merdivenlerinden görmüştür. Marmara, umutlarının denize düşeceğinin habercisidir ama, İstanbul'a attığı daha ilk adımda bu gerçeği görebilen neredeyse hiç olmamıştır.

SAMİMİ DEĞİLLER

Haydarpaşa Garı Anadolu'nun gardırobudur. Türkiye'nin her köşesinden, her mevsiminden milyonlarca insanın kıyafeti bu gardırobun askılarında asılıdır. Bu yüzden, Haydarpaşa Garı Anadolu medeniyetine ışık tutacak, bir arada yaşama kültürünü güçlendirecek bir müze olarak düşünülmelidir. Basından tarihi binanın otel, kongre merkezi ya da alışveriş merkezi olacağı yönünde haberler çıktıkça, Avrupa Birliği'ne girmemiz konusunda 40 yıldır ağzı laf yapanların samimi olmadığı ortaya çıkıyor. Neden mi? Yanıtlayalım efendim: Çünkü, Paris'in göbeğindeki Dorsey Garı kapatılınca tarihi bina müze yapılmıştır! AB'yi hedef gösterenler, A ya da B partisi olmuş hiç fark etmez, bir kere olsun kendilerine şu soruyu sormuşlar mıdır: Avrupa ülkeleri önce zengin olup, sonra mı müzelerini kurdular, yoksa önce müzelerini kurup, insanlarını o müzelerin koridorlarından geçirerek mi bugüne ulaştılar? Öyleyse, neden Haydarpaşa Garı'yla ilgili rant anlayışına dayalı onca proje ortaya atılıyor da, tarihi yapıyı Avrupa'da yüzlerce örneği olduğu gibi müze yapmak kimsenin aklına gelmiyor? Bu sorunun karşısındaki sessizlik, AB'ye giden gerçek yolun çok uzağında oluşumuzun somut bir göstergesidir. Oysa müzelerin koridorları demokrasiye, özgürlüklere, barışa uzanan yoldur. Korumacılık anlayışı müzelerinin sayıları binleri aşan toplumlarda gelişebilir. Doğayı, suyu, ormanları, tarihi koruma konusunda başarılı olamayışımızın nedeni, müzeciliğin önemini ve değerini toplum olarak hala kavrayamamış olmamızdır.

MÜZELERİMİZ YETERSİZ
İstediğiniz kadar televizyon kanallarını yeşile boyayın, dilediğiniz kadar yasa çıkarın, konferanslar verin, müzeleriniz yeterli değilse korumacı düşünceyi bu ülkede asla ve asla kalıcı kılamazsınız. Kitap okuma konusunda da geride, çok geride kalışımızın nedeni müzelerimizin yetersizliğidir. Bir milletin kitap okuma iştahı müzelerinin koridorlarıyla doğru orantılıdır. Unutmayın ki, bir Alman her gün bir müzeye giderse, ömrünün 16 yılını sokağa hiç çıkamadan Almanya'nın müzelerinde yaşamak zorunda kalır. Hadi bakalım, bu bilginin ışığı altında kitap okuma konusunda Almanya'nın bizden neden çok ileride olduğunu düşünelim! Haydarpaşa Garı yolculukların, umutların, kıyafetlerin, Anadolu'daki İstanbul rüyasının, unutulan eşyaların, uğurlamaların, ayrılıkların, kavuşmaların ve ıslak mendillerin müzesi olmalıdır. Elbette, tarihi tren yolu bir köşede varlığını sürdürmeli, bina asıl işlevini yitirmemelidir. Haydarpaşa Garı, Anadolu insanını horlamayan, el üstünde tutan İstanbul'un müzesidir... Evet, iddia ediyorum, "Anadolu'dan geldiler İstanbul'u bozdular" diye düşünenler, sahiplendiklerini sandıkları kenti hiç tanımayanlar, tarihini bilmeyenlerdir. İstanbul, Anadolu'yu kendinden yüksekte görmüştür her zaman. Bilmektedir ki koca kent, Anadolu olmasaydı kendinin de hiçbir değeri olmayacaktı. İşte, bu nedenledir ki, trenle Haydarpaşa Garı'na gelenler çıkarak değil, bir merdivenden inerek varırlar İstanbul'a!