kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
19 Eylül 2008, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
Cuma Sabah  
ATİLLA DORSAY

Hilton konusunda sorulması gereken sorular

Hilton'un İstanbullular için ayrı bir yeri var. 1955'te pek çok Hollywood yıldızının gelmesiyle yapılan açılışından bugüne, tarihi olaylara tanıklık etti. Bu oteli satanların veya satın alanların bu geçmişten haberi var mı? .
Başbakan Erdoğan ve Aydın Doğan arasında çıkan tartışmada, Hilton Oteli olayı ikinci planda kaldı. Biliyorum, Deniz Feneri soruşturması son derece önemli, içinde birçok yanlışı barındıran ve deşilmesi gereken bir olay. Ama Hilton Oteli olayı, en azından daha somut. Yıllardır bildiğimiz, birçoğumuzun girip çıktığı, bu kentin yakın tarihinde yer etmiş bir alan. Üstelik o yoğun yapılaşma bölgesi için müthiş bir yeşil alan özelliği var. Onu ikinci plana atabilir miyiz? Aydın Doğan'ın Hilton alanını parselleyip birçok 'rezidans' yapmayı planlaması elbette yanlış: Şehircilik, çevrecilik ve İstanbul sevgisi adına savunulamayacak bir olay. Adeta kentin kimliğine karşı bir suikast. Aydın Bey eğer doğma, büyüme İstanbullu olsa ve örneğin (doğma değil ama büyüme İstanbullu olan) benim Hilton'la kurageldiğim ilişkiyi kurmuş olsaydı, bunu düşünebilir miydi? 1955 yılında otelin, bir sürü Hollywood yıldızının (Merle Oberon, Ann Miller, Terry Moore... Hele o Terry Moore! Ve de merhum İlhan Demirel'in çektiği ünlü resmi!), çıkarması eşliğinde açılmasını, yıllar yılı sayısız olaya mekân olmasını (aralarında benim nişanım da vardı!), Türk turizminin ilk büyük oteli rolünü yıllarca kimseye kaptırmamasını hatırlamak... O ünlü Amerikan barında örneğin Benli Belkis'in hüzünlü gecelerine tanıklık etmiş olmak... (Şimdi gelin de Benli Belkis'i anlatın! Aslında andığım her bir şeyi anlatmak için ayrı birer yazı gerekirdi.)

SIRADAN BİR ARAZİ PARÇASI DEĞİL
Evet, işte o Hilton. Yani benim için, bizim için, birçok has İstanbullu için çok özel bir mekân. Bahçesinin bile her adımında anılarımızın olduğu... Aydın Bey tüm bunları bilseydi, bir nebze yaşamış olsaydı, o mekâna sıradan bir arazi parçası gibi bakabilir miydi? "Tabii niye araştırıp öğrenmedi?" diye de sorulabilir. Ama asıl sorun şu: Bu koca alanı satışa çıkaran Özelleştirme İdaresi bunları bilmiyor muydu? Asıl onun ve onu yönetenlerin birazcık kent tarihi bilgisine ve bilincine sahip olmaları gerekmiyor mu? O mekânı 200 küsur milyona satarken, alanın işadamı kimliğiyle aldığı belli değil miydi? Aydın Bey'in veya bir başkasının bu alanı çevreci kaygılarla aynen koruyup kente armağan etmesi mi bekleniyordu? O koruma kurulu kararı, Hilton arazisini belki de kurtardı. Gerçi bilinmez ya... Ama o kararın arazinin satışından önce alınması çok daha akıllıca olmaz mıydı?