kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
19 Eylül 2008, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
HAŞMET BABAOĞLU

Mesajlaşmak neden bu kadar çekici?

Bir arkadaşım cep telefonuna yıllarca direndi. Arandığında bulunmuyor, ihtiyaç olduğunda ulaşılamıyordu ve bu tutumu sevenlerini çıldırtıyordu.
Tabii ona sorulduğunda cevabı açıktı.
Ona göre çevresinin ve hayatının kölesi olmaya direnmenin başka yolu yoktu!
Sonunda inadı kırıldı. Kendine bir cep telefonu aldı.
O hafta birkaç arkadaş yemeğe gitmiştik!
Hiç unutmuyorum. Bizimki gece boyunca yemedi içmedi, durmadan birileriyle mesajlaştı.
" Neden konuşmuyorsun da, mesajlaşıyorsun ?" diye sorduğumuzda; " mesajlaşmak insanı daha özgür tutuyor" karşılığını verdi.
Aslında kendimden de söz etmeliyim.
Çünkü konuşmak için telefonun "konuş" tuşuna basmak gitgide yük haline gelmeye başladı! En acil aramalara " nereden çıktı bu?" diye baktığımı; birini aramam gerektiğinde ertelediğimi fark ediyorum.
Mesaj okumak ve baş parmağımı defalarca tuşların üstünde gezdirip uzun bir mesaj yazmak ise neredeyse eğlenceli bir oyun!
"Gönder " tuşuna basarken hissettiğim tatlı heyecan anlatılır gibi değil!
Yine de bu açıdan kadınların yanında fena halde yaya kalıyoruz. Biz mesaj yoluyla kadınlar gibi uzun uzun dertleşmeyi beceremiyoruz mesela.
Hele genç kızlar ayrı bir alem! Onlar mesajlaşarak " kıkırdaşabiliyor "lar.
Nitekim Avrupa ülkelerinde yapılan araştırmalar, gerektiğinde telefon açmaktansa kısa mesaj servisini kullananların daha çok kadınlar olduğunu gösteriyor. (Mesela İngiltere'de her durumda mesajı tercih eden kadınların oranı %37, erkeklerin oranı ise %25!)
Peki bu gelişmeyi sadece ucuzluk faktörüyle açıklayabilir miyiz?
Hiç sanmam.
Mesela kafamı kurcalayan önemli bir nokta var. Telefonda konuşmak bir yönüyle yüz yüze konuşmaya çok benziyor. Belli belirsiz bile olsa iktidar çatışması ve baskısı orada da geçerli.
Konuşanlardan biri her zaman daha muktedir ve konuşmanın içeriğini belirleyen kişi oluyor.
Bir taraf içinden geleni istediği gibi dile getirmekte zorlanıyor.
Oysa mesajlaşma öyle mi?
Ya seslendirmekte zorlanacağımız kimi sözleri mail veya kısa mesaj gibi metinlere döküvermenin kolaylığı ve ferahlatıcı etkisine ne demeli!
Araştırmalara bakılırsa yalnız cepten mesajlaşmak değil, mail ve yazışarak sohbet yöntemleri de yüz yüze konuşmanın pabucunu dama atmak üzere...
En özel ilişkilerde bile durum o noktaya gidiyor.
Birlikteyken sevişen koklaşan ama konuşmak isteyince eve gidip derdini mail'ine dökenler çoğalıyor.
Hatırlıyorum; katıldığım bir üniversite panelinde aşktan meşkten, sosyal ilişkilerden konu açılmıştı.
Pek sevimli ve sosyal yönü güçlü görünen bir kız öğrenci ayağa kalkıp şöyle demişti: " Yazarak kendimi ifade edebilirim ama ne zaman bunu konuşarak yapmaya kalksam yorgun düşüp vazgeçiyorum!"
Şimdi tam bu noktada sokak bilgeliğinden hınzırca damıtılmış argoya kulak versek mi acaba?
Hani yazmayı çok seviyoruz ama...
Malum " yazmak " argoda "birine asılmak" anlamına gelir, bir...
"Bir tarafından sallamak" anlamına gelir, iki...
Yok, yok! Ortalığı bulandırmadan konuyu kapatayım en iyisi!